Must have translate Turkish
40,458 parallel translation
Must have dosed him to make him lose his memory so we couldn't get any answers out of him.
Cevap veremesin diye hafızasını kaybedecek kadar ilaç vermiş olmalı.
See, I must have made a mistake somewhere.
Bir yerlerde bir hata yapmış olmalıyım.
Athena must have some idea who he is.
Hiç bir şey. Athena nasıl biri olduğunu biliyordur.
She must have hidden it.
Onu sakliyor olmali.
It's odd, something must have happened.
- Tuhaf, bir şey olmuş olmalı.
He must have slipped out before I got into the safe.
Ben kasaya girmeden dışarı çıkmış olmalı.
You must have got a glancing blow.
Geliş darbesi almış olmalısın.
She must have meant Tanya.
- Tanya'yı kastetmiş olmalı.
The Director must have some sort of plan for it.
Yöneticinin bunun için bir planı olmalı.
I'm sure the team we were supposed to hand this off to must have had other plans.
Eminim bunu alacak olan takımın başka planları vardı.
I know how hard that must have been for you to confess, and on that level, I must admit I enjoyed that a little.
Bunun senin için itiraf etmesi ne kadar zor olduğunu biliyorum ve bu noktada biraz hoşuma gittiğini söyleyebilirim.
The Director must have a plan.
Yönetici'nin bir planı olmalı.
The Director must have known you'd try and save everyone on the plane.
Yönetici uçaktaki herkesi kurtarmaya çalışacağını biliyordu.
It must have been brutal.
Acımasızca olmalı.
Mitchell and his accomplice must have stolen the car. This is a dead end.
Mitchell'le ortağı çalmış olmalı, ki bu da çıkmaz sokak.
I'm sure I must have heard a noise!
Bir ses duyduğuma eminim!
Hurricane must have picked them up and brought them inland.
- Fırtına onları toplamış ve bu topraklara getirmiş olmalı
Humans and Inhumans must have lived together in the past.
İnsanlar ve Nainsanlar geçmişte birlikte yaşamış olmalı.
I mean, it must have... a very powerful electro-transmitting organ.
Yani, olması gerek... Çok güçlü bir elektro-ileten organ.
I must have slid. I don't know how far.
Ne kadar bilmiyorum ama epeyce sürüklenmiş olmalıyım.
- We must have fell.
- Düşmüş olmalıyız.
Rainier... it has a lot of ice, and the eruption must have melted it and mixed it with ash, and I think that's what's sealing us in, but it's also what's keeping us alive.
Rainier Dağı'nda çok fazla buz vardır patlamada hepsi erimiş olmalı. Eriyen sular da küllerle karışıp bizi buraya hapsetti ama aynı zamanda bizi hayatta tutan şey de bu.
Wind must have blown it north of here.
Rüzgâr külleri kuzeye atmış olmalı.
It's where Dr. Rawlins must have brought the tetracycline.
Dr. Rawlins, tetrasiklini buraya getirmiş olmalı.
It must have been him.
O yapmış olmalı.
I mean, you must have come straight here after the hospital.
Hastaneden çıkar çıkmaz buraya gelmiş olmalısın.
Does that mean somebody must have... Was it hacked into other channels?
Buradan, birilerinin diğer kanallara izinsiz girdiği anlamı mı çıkıyor?
But someone must have taken him away, because when they looked where I buried him, there was nothing there...
Ancak, birisi çıkarıp götürmüş olmalı ; zira gömdüğüm yere baktıklarında hiçbir şey bulamadılar- -
You must have known before you came here I was going to refuse your extradition request.
Buraya gelmeden önce, iade talebinizi rededeceğimi biliyor olmalıydınız.
She must have said to him that was it... he'd been found out. No more money.
Durumun iç yüzünün öğrenildiğini anlatmış, artık para vermeyeceğini ona söylemiş olmalı.
He must have had it on him during a murder, left the ivory chip behind, then gave it to his nature-loving oldest son, and that was that.
Cinayet esnasında üstünde taşıyıp fildişi parçayı düşürmüş, sonra da doğa aşığı olan en büyük oğluna vermiştir. Olay bu.
She must have a new job.
- Yeni bir işe başlamış olmalı.
So she must have taken Dara in just after her father disappeared.
Babası kaybolduktan hemen sonra, Dara'yı yanına almış olmalı.
You must have known her pretty well.
Onu çok iyi tanıyordun kesin.
My daughter and I hid in a closet, but one of those men must have had the plague, because after, she...
Kızım ve ben dolaba saklandık. Ancak adamlardan biri mikrop kapmış olmalı. Çünkü sonra...
Must have been the booze.
İçkiden olmalı.
She must have had her mail forwarded.
Postalarını yönlendiriyor olmalı.
It must have been 20 times. She just lost it.
Belki 20 mermi sıktı, kendini kaybetti.
Uh, her memory must have been wiped clean, so now she's gonna have to re-upload all the knowledge in the universe, which will only take a few days.
Evrendeki tüm bilgileri geri yüklemesi gerekecek. Birkaç gün sürecektir. Pekala.
He must have seen it. He must know we're coming after him.
Fark etmiş olmalı, peşinde olduğumuzu biliyor olmalı.
- It must have been about the same time.
Aşağı yukarı aynı zamanda olmalı.
Yeah, the police told me that someone must have helped the killer.
Polis birinin katile yardım etmiş olabileceğini söyledi.
She must have a spy within our ranks.
Aramızda bir casusu olmalı.
I must have it!
Bu benim olmalı!
It's just gone, which means it must have been overwritten.
Gitmiş, yani üzerine yazılmış.
I've always been careful, but they must have listened to the calls, or they'd never have known about today.
- Neredesin?
So, there's one thing you must recognize... Here in this office, if nowhere else... That you will have to share with me that you're loss is real.
Bu ofiste farkına varman gereken bir şey var ki o da burası dışında başka hiçbir yerde gerçek kaybını benimle paylaşmak zorunda değilsin.
He must already have the weapons!
Silahları doldurmuş olmalı!
It must not have enough input.
Yeterli girdinin olmaması gerekir.
- So he was chosen for that reason. - Mm... The killer dressed up like Jacob, so he must have studied Jacob.
Bu sebepten dolayı seçildi.
I think it must have been tough.
Sanırsam bu Onu çok sarsmıştır.
must have been 56
have some 140
have 400
haven 52
have a wonderful day 25
have a good day 670
have a nice day 823
have you eaten yet 24
have a nice weekend 44
have a good day at work 18
have some 140
have 400
haven 52
have a wonderful day 25
have a good day 670
have a nice day 823
have you eaten yet 24
have a nice weekend 44
have a good day at work 18
have a good weekend 70
have a good week 16
have you eaten 167
have a good time 307
have a good flight 33
have a great day 179
have a good night 530
have a nice evening 85
have a seat 2672
have a good one 237
have a good week 16
have you eaten 167
have a good time 307
have a good flight 33
have a great day 179
have a good night 530
have a nice evening 85
have a seat 2672
have a good one 237