English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ S ] / Speaks french

Speaks french translate Turkish

186 parallel translation
The governor is standing, he speaks French and insults everyone.
Vali ayakta dikiliyor ; Fransızca konuşuyor ve herkesi aşağılıyor.
Well, she speaks French now goes shopping and can make French jokes in Normandy.
Artık Fransızca biliyor. Normandiya'da alışverişe çıkıp Fransız şakaları da yapabilir.
I don't think Miss Marina speaks French.
Fransızca bilmiyorlar.
"Speaks French and Oualot"
"Fransızca ve işaret dili biliyor."
She speaks French?
Fransızca biliyor mu?
- He speaks French too!
Fransızca da biliyormuş.
[Speaks French]
İşte çıktı!
[Speaks French] No, no, no.
"Commandant Houghton dit, il y a trop d'activités dans la région..."
- [Speaks French] - I wouldn't think of it.
- Il fait beau aujourd'hui, n'est-ce pas?
- [Speaks French]
Eve girin. - Rentrez dans la maison et restez-y.
[Speaks French]
"Yardım edebilir miyim? Ne yapılacağını bilirim."
[Speaks French]
"Babamın botu var. Sık sık beraber çıkardık."
[Speaks French]
Çabuk gelin! Çabuk gelin!
[Speaks French]
Kocamandı. Ne yapacağımızı bilemedik.
But this little ship boy speaks French!
- Bu küçük gemici, Fransızca biliyor!
So Your Excellency speaks French?
- Ekselansları Fransızca konuşabiliyormu?
But Your Excellency speaks French!
- Ama Ekselansları, Fransızca konuşuyor
She speaks French beautifully. You'd love to hear her.
Annem çok güzel Fransızca konuşur.
He speaks French and German indifferently.
Fransızca ve Almanca biliyor, ama pek iyi değil.
He speaks French better than I do.
O benden daha iyi Fransızca konuşur.
- Honey, everybody speaks French.
- Rose, tatlım, herkes Fransızca konuşuyor.
She only speaks French, Roy.
Sadece Fransızca konuşuyor Roy.
Just go find someone who speaks French.
Bana yalnızca Fransızca bilen birini bul.
Oh! He speaks French already.
Şimdiden Fransızca konuşuyor.
He speaks French fluently.
Akıcı şekilde Fransızca konuşuyor.
My boy speaks French.
Çocuk Fransızca konuşuyor.
He speaks French.
Fransızca konuşuyor!
Oh, he speaks French already.
- Bonjour, Monsieur Buddy.
It was like, he speaks French! That is so cool.
Evet, o fransızca konuşuyor gibiydi.
And what I mean by creole is that... it's a mix of Africa and Europe... in much the same way that an African in Haiti speaks French.
Ve creole'den kastettiğim.. Afrika ve Avrupa'nın karışımı... Haiti'deki bir Afrikalı'nın Fransızca konuşması gibi.
He speaks fluent French.
Fransızcayı da iyi konuşur.
Listen, these notes mention that he speaks fluent English, French and German.
Bu notlara göre İngilizce Fransızca ve Almancayı su gibi konuşuyormuş.
[SPEAKS IN FRENCH]
Très bien.
[CATHERINE SPEAKS IN FRENCH]
- Yazık.
[SPEAKS IN FRENCH]
Büyüleyici.
( SPEAKS IN FRENCH )
Ne gerekiyorsa yapılsın. - Anladım, General.
- Just got here, speaks no French.
Londradan geliyor. Fransızca konuşmayın, anlamıyor.
Speaks fluent German, Arabic, French, English, Hebrew.
Akıcı şekilde Almanca, Arapça, Fransızca, İngilizce ve İbranice konuşuyor.
He speaks English, Spanish and a little French.
İngilizce, İspanyolca ve biraz da Fransızca bilir.
( speaks French )
Portakallı ördek.
Zelig assumes their characters and speaks reasonable French.
Zelig karakterlerine uyum sağlar ve gayet düzgün Fransızca konuşur.
In other countries, everybody speaks a little bit of French, particularly the whores.
Diğer ülkelerde, herkes biraz fransızca konuşur. Özellikle fahişeler.
He speaks French well.
Fransızcayı iyi konuşuyor.
And you'll meet some French girl who speaks your own language.
Sen de kendi dilini konuşan bir Fransız kızıyla tanışırsın.
Who speaks English and French
İngilizce ve Fransızca konuşan.
His mother tongue is German, but he also speaks, Czech, Hungarian, Italian, French, English.
Ana dili Almanca ama Çekçe, Macarca, İtalyanca, Fransızca ve İngilizce da konuşuyor.
[SPEAKS IN FRENCH]
- Hoşça kalın!
He is a part of the Dallas Petroleum Club, speaks five languages and was a French Vichy intelligence during the war also rumored to be a Nazi sympathizer.
FBI'ya o konuşmanın hayal gücümün bir oyunu olduğunu söyledim. Bence onun aklı pek yerinde değil. Aklının bir yarısıyla, kafasından deliller uyduruyor... sonra diğer yarısını bu uydurmanın gerçek olduğuna inandırıyor.
Other than my French teacher... nobody speaks to me at school.
Fransızca hocam dışında, okulda kimse benimle konuşmuyor.
He wears American spectacles and speaks with a most terrible French accent.
Sakız çiğniyormuş, Amerikan gözlükleri takıyormuş, ve berbat bir Fransız aksanıyla konuşuyormuş...
He speaks a hodgepodge of Latin and Old French.
Fransızca ve Latince karışımı garip bir lisanla konuşuyor.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]