You speak translate Turkish
21,429 parallel translation
Why don't you speak to her?
Onunla konuşsana...
You speak English?
İngilizce mi konuşuyorsun?
When you speak to the FBI, they can throw you some curveballs.
FBI ile konuşurken seni ters köşe yapabilirler.
Do you speak English?
İngilizce biliyor musunuz?
You speak - Swedish, right?
- İsveççe biliyorsun değil mi?
You speak Arabic?
- Arapça biliyor musunuz?
Did you speak to Isabella?
Isabella ile konuştun mu?
You speak Japanese? A little bit, little bit.
- Japonca konuşabiliyor musun?
How can you speak to your father like that? !
- Babanla nasıl böyle konuşursun?
All right, I'll speak... Yeah, I've gotta go but I'll speak, I'll call you tomorrow.
Pekala, konuşurum... gitmeliyim konuşurum, seni yarın ararım.
She's, erm, she's gotta interview somebody about their work and she wants to speak to you.
O yani, birileriyle iş konusunda görüşme yapması gerekiyormuş Daisy de seninle konuşmak istiyor.
All right, I'll speak to you soon.
Tamam, yakında konuşuruz.
Listen, I couldn't speak to you in the flat, I need to speak to you now.
Dinle, evde senle konuşamadım, şimdi konuşmam lazım.
Oh, Katie, please, I need to speak to you.
Of, Katie, lütfen, seninle konuşmam lazım.
I just wanna speak to you.
Sadece seninle konuşmak istiyorum.
I don't wanna speak to you any more.
Artık seninle konuşmak istemiyorum.
Could you just let the girl speak? !
- Kızın konuşmasına izin verir misin?
You can speak to him when it's all died down.
Ortalık biraz sakinleştiğinde onunla konuşabilirsin.
We'll contact you when we next need to speak to Ivy.
Ivy ile konuşmak istediğimiz zaman sizinle iletişime geçeceğiz.
You know, stuck there, can't move, can't hear, can't speak, just watching everyone?
Vücuduna sıkışmış gibiydin. Hareket edemiyordun, duyamıyordun. Konuşamıyordun.
Well, then, the least you can do is find the time to speak with my attorney before that ruling comes down.
Peki en azından vaktini ayırıp o karar gelmeden önce... -... avukatımla konuşabilirsin.
I think he wants to speak with you.
Sanırım seninle konuşmak istiyor.
Someone wanted us to find him like that, just like someone wanted us to speak with you.
Birisi onu öyle bulmamızı istemiş tıpkı sizinle konuşmamızı istediği gibi.
Tom, I want to speak with you about your daughter.
- Kızın hakkında konuşmak istiyorum Tom.
Anyone wanting to know what happens if you ignore my instructions, come speak to me directly.
Dediklerim yapılmazsa ne olacağını merak eden varsa direkt benimle konuşsun.
- Do you speak Russian?
- Hayır.
And people say, "you got to speak up."
İnsanlar "Açıkça konuş." diyor,
He's here if you like to speak to him,
Konuşmak isterseniz kendisi yanımda.
If you don't speak to it, other people are going to exploit it.
Bunun hakkında konuşmazsan, diğer insanlar bunu kendi çıkarlarına kullanırlar.
If they question you, do not speak to them.
Eğer sizi sorgularlarsa, konuşmayın.
Piscatella wants to speak with you.
Piscatella seninle konuşmak istiyor.
The Blue Cross people are back, and they're anxious to speak with you.
Blue Cross'tan gelenler döndüler ve sizinle görüşmek için sabırsızlanıyorlar.
Speak up, would you?
Sesini yükselt, olur mu?
I'd like to speak with you again in my office.
Seninle ofisimde tekrar görüşmek istiyorum.
♪ I try to speak to you ♪
Sana laf anlatmaya çalışıyorum
Can I speak with you?
Seninle konuşabilir miyim?
You're gonna have to speak up, it's a little noisy in here.
Yüksek sesle konuşman lazım. Burası biraz gürültülü.
You need to speak to Exley.
Exley ile konuşmalısın.
If you don't let me speak to her right now, there's not gonna be an election.
Onunla konuşmama izin vermezsen seçim meçim olmayacak.
You will not see my daughter again, you will not speak to her, you will not write to her, you will leave her alone.
Kızımı bir daha görmeyeceksin. Onunla konuşmayacak, yazışmayacak, kızımı rahat bırakacaksın.
Would you allow me to speak?
Konuşmama izin verecek misiniz?
You don't get to speak, too.
Senin konuşma hakkın yok.
And you don't move, you don't speak, and maybe you'll get out of this alive.
Hareket etmeyin, konuşmayın. Belki bu durumdan sağ çıkabilirsiniz.
I wanted to speak to you both, actually.
Aslında ikinizle birden konuşmak istiyordum.
You don't speak for me. You don't speak for me either!
Benim adıma konuşma.
If only you allow me to speak.
Konuşmama izin ver sadece.
Say... I did know where Father is, and let's say that I gave you permission to speak to him,
Diyelim ki Rahip'in yerini biliyorum ve diyelim ki onunla konuşmanıza izin verdim.
Speak you piece of shit.
Konuşsana pislik!
I said speak you piece son of a bitch!
Konuş dedim şerefsiz!
As long as you can breathe, speak and move you're among the living, but precisely because of that the village is overrun with dead bodies.
Nefes aldıkça, canlıların içinde konuşup hareket ettikçe köy cesetlerle dolup taşacak.
- Did I say you could speak, wench?
- Konuş dedim mi hizmetçi?
you speak spanish 28
you speak english 153
you speak russian 26
you speak french 42
you speak german 22
speaking 300
speak 840
speaker 143
speakers 17
speak of the devil 271
you speak english 153
you speak russian 26
you speak french 42
you speak german 22
speaking 300
speak 840
speaker 143
speakers 17
speak of the devil 271
speak english 112
speaking of which 971
speaking foreign language 40
speaking arabic 43
speaking gibberish 33
speak louder 29
speak for yourself 272
speak up 432
speaking of 385
speaking in spanish 40
speaking of which 971
speaking foreign language 40
speaking arabic 43
speaking gibberish 33
speak louder 29
speak for yourself 272
speak up 432
speaking of 385
speaking in spanish 40