At a time translate Turkish
16,385 parallel translation
Ended the war one bridge at a time.
Savaşı sonlandıran. Her seferinde bir köprüdür.
Now come out one at a time arms raised.
Şimdi elleriniz havada teker teker çıkın.
Okay, one step at a time.
Tamam, adım adım gideceksin.
I can cover for one sister at a time.
Tek seferde sadece bir kardeşi idare edebilirim.
One step at a time.
Bir seferde bir adım.
I can only fix one of your mistakes at a time.
Her seferde yalnızca bir hatanı düzeltebilirim.
You hunger at a time like this?
Böyle bir zamanda acıktın mı?
One step at a time.
Yavaş yavaş yapalım.
At a time like this?
- Bunlar olurken mı?
You should know that Tonino receives only 100 people at a time.
Tonino tek seferde en çok 100 kişiyi kabul ediyor.
Cheap, they pick up viruses, and only do one thing at a time.
Ucuz, sürekli virüs bulaşıyor ve aynı anda sadece tek bir iş yapabiliyorlar.
You know, when I started Rebirth in my garage, you know, building it out one weekend at a time to the global force for good that it is today that was the easy part. You know?
Garajımda Yeniden Doğuş'a başladığımda onu, tamamen küresel güç için sırayla her hafta sonu kurguladığımda işin kolay kısmı günümüz oldu.
Tear me apart a bit at a time.
Beni yavaşça parçala.
What I should've done was just snatch one at a time.
Tek seferde bir tane almalıydım.
At a time like this, if we don't do something, people gonna die.
Bu tip zamanlarda biz bir şey yapmazsak insanlar ölür.
One day at a time, Nate.
Bir dönem içerisinde bir gün, Nate.
Only one child at a time.
Her seferinde bir çocuk geçmeli.
- Just deal with one problem at a time.
- Aynı anda bir problem.
Let's just get them stable. One headache at a time.
Tek bir sorun çözelim önce, durumlarını stabilize edelim.
Now one at a time.
Şimdi sırayla dinle.
I'll show you displacement when I displace his bollocks, and throw them on the floor and stamp on them one at a time!
Hayalarını yere yönlendirdikten sonra teker teker ezerken göstereceğim sana yönlendirmeyi!
One moment at a time.
- Sırayla hallediyorum.
You want to just travel back through time 100 years to a world at war where people were paranoid and archaic?
Tam yüz yıl geriye, İkinci Dünya Savaşı'nın göbeğine insanların iyice paranoyak oldukları, bu zamanla alakası olmayan bir zamana mı?
This is a much different time, and we're all at war.
Çok farklı bir zaman, dünya savaşta.
You surrender your ship, and I'll drop you off unharmed at a place and time of your choosing.
Gemiyi teslim et, ben de senin seçtiğin yer ve zamanda adamlarını serbest bırakayım.
- to the prokaryotic compound. - W... You can change their DNA and turn them Inhuman, all at the same time?
Aynı anda hem DNA'larını değiştirip hem de onları Nainsan'a mı dönüştüreceksin?
U'1..'A and Christ amon in the second 427, they lead at the start and by time they're at the end of the mulsanne straight the ferraris aren't even in sight.
Ve ikinci 427'de Christ amon, Başlangıçta başı çekiyorlar ve zamanla mulsan düzlerinin sonundadırlar. Ferrariler görünüşte bile değiller.
I... I really hope that you're having a good time sleeping at Alex's.
Senin Alex'de güzel uyku vakti geçirdiğini umuyordum.
I met Nathalie when we received a tip that Christopher... he was "Simon Bell" at the time... was a regular in her shop.
Nathalie ile, o zamanlar adı Simon Bell olan Christopher'ın çiçekçinin müdavimi olduğunu öğrendiğimizde tanıştım.
And at the same time you get to sell a shit-ton of papers.
Ve aynı zamanda bir sürü lanet gazete satmak için.
And on that beach... I won over a homely girl who seemed at the time to be the most beautiful girl in the world.
Ve o plajda... sıradan bir kızı tavladım.
And at least he wouldn't have would up a chew toy for the Time Masters.
En azından Zaman Efendileri'nin elinde oyuncak olmazdı şimdi.
Just one day at a time, okay?
Sadece günün birinde, tamam mı?
One day at a time...
Günün birinde...
No, look, at the end of the day, there's gonna be a time where you're gonna be retired and you can't play anymore. What are you gonna do?
Hayır bak, günün sonunda emekli olacağın ve artık oynamayacağın bir gün gelecek ve o zaman ne yapacaksın?
A lot happened at the same time.
Aynı anda çok şey oldu.
I got a part-time job at this biotech pharma company.
Biyoteknoloji ilaç şirketinde part-time çalışıyorum.
A long time ago, I made decisions that meant I was gonna go through life alone... but I didn't have anybody standing at the threshold to warn me.
Uzun zaman önce ömür boyu yalnız kalmama yol açacak bir karar verdim.
While I have every intention of fully cooperating with the police in this matter, I personally was not a witness to the alleged assault. At that time of the alleged assault,
Bu konuda polisle tam işbirliği için çok arzulu olmakla beraber şahsen iddia edilen saldırıya tanık olmadım.
I can open with PTSD as a mitigating factor, focus on Castle's time at war.
Hafifletici sebepler ile başlayabilirim Castle'ın savaş zamanından falan bahsederek.
Mr. Nelson, are you reserving the right to make your statement at a later time?
Bay Nelson açılış ifadenizi daha sonra verme hakkınızı mı kullanıyorsunuz?
I mean, maybe once upon a time this was about whether or not he was innocent or some sort of, you know, psycho murderer, but that ship sailed a long time ago, along with your career at Nelson and Murdock.
Demem o ki, belki bir zamanlar bu onun masum olup olmadığı ya da bir cins, bilirsin, manyak katil olup olmadığıyla alakalıydı, ama o gemi uzun süre önce kalktı, Nelson ve Murdock'taki kariyerinle beraber.
we have to target Savage at the time and place that we're certain he will be, which is...
Savage'a kesin olarak olacağı zaman ve yerde saldıracağız, orası da -
One, Per Degaton was only a teenager at the time.
Birincisi, Per Degaton o zamanlar sadece bir çocuktu.
No, it's quite the opposite. Without a way to track the whereabouts of the Pilgrim, she could target any one of you at any point in time.
- Hayır, tam tersine Pilgrim'in yerini bilmediğimiz sürece şu anda herhangi birinizi herhangi bir zaman diliminde hedef alıyor olabilir.
At the time, it made a certain amount of sense.
- Bana öyle bakma! - O sırada çok mantıklı gelmişti.
You know,'cause every time I cooked a meal or I looked in the mirror, there he was staring back at me.
Çünkü her yemek yapışımda ya da aynaya bakışımda onu karşımda bana bakarken buluyordum.
If you've come to have a shot at me, now's the time.
Beni eleştirmeye geldiysen şimdi tam sırası.
One time at a party, Paul McCartney swore to me that he and Yoko were the closest of friends.
Bir keresinde partide Paul McCartney bana onun ve Yoko'nun yakın arkadaş olduğuna dair yemin etmişti.
Um... hardest fuckin'thing I've ever done and, oh, yeah, I picked a hell of a time to do it considering that anything you want down here is available to you and less than a foot away at practically all times.
Yapabildiğim en zor şey ve evet, çok zamanımı aldı. Burada isteyebileceğin her şeye ulaşabilmenle ve her şeyin birkaç metre ötede olduğuyla kıyaslarsak.
I mean, at the time, Mark, Steph, and myself agreed a third person was a possibility.
Yani, o zamanlarda, Mark, Steph ve ben, üçüncü biri olabileceğinde hemfikirdik.
at a time like this 52
at all 631
at all costs 35
at all times 43
at any rate 221
at any time 58
at any cost 36
at a party 29
at any point 34
at any moment 23
at all 631
at all costs 35
at all times 43
at any rate 221
at any time 58
at any cost 36
at a party 29
at any point 34
at any moment 23
at about 59
at a certain point 92
at any price 17
at around 30
at age 40
at approximately 44
at a bar 19
at a 21
a time machine 23
a time 43
at a certain point 92
at any price 17
at around 30
at age 40
at approximately 44
at a bar 19
at a 21
a time machine 23
a time 43
time 2517
times 1964
timer 243
timers 88
times square 22
time to go home 94
time to die 52
time to wake up 54
time flies 78
time is running out 68
times 1964
timer 243
timers 88
times square 22
time to go home 94
time to die 52
time to wake up 54
time flies 78
time is running out 68
time is money 74
time is of the essence 71
time to go 627
time is up 41
time travel 83
time to sleep 29
times are tough 45
time to eat 55
time's up 595
time is 18
time is of the essence 71
time to go 627
time is up 41
time travel 83
time to sleep 29
times are tough 45
time to eat 55
time's up 595
time is 18
time will tell 62
times are changing 28
times before 18
times a week 28
times in a row 26
time for bed 134
times change 49
times over 33
times a day 121
times three 18
times are changing 28
times before 18
times a week 28
times in a row 26
time for bed 134
times change 49
times over 33
times a day 121
times three 18