English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ H ] / Have you got it

Have you got it translate Turkish

1,718 parallel translation
Have you got it?
Anladın mı?
Have you got it?
- Onlardan bir sürü var! - Her yerdeler.
You have got to relinquish some control, or else you're gonna regret it.
Bazen kontrolü bırakmalısın, yoksa pişman olursun.
You don't have to eat it, girl, you got to take a bath in it.
Yemek zorunda değilsin kızım, sadece içine gireceskin.
What you've got to have, and I think it's a fair demand on the part of Palestinians, that, during the process of negotiation, you're not turning over more and more territory to Israeli settlers and changing the character of the land that you're supposed to be negotiating about.
Müzakere süreci esnasında yapmanız gereken,... ki bence Filistinlilerin haklı talebidir, daha fazla ve daha fazla bölgeyi İsrailli yerleşimcilere devretmemek ve üzerinde görüşmekte olduğunuz toprağın niteliğini değiştirmemektir.
- Do you have a costume? - No, I don't. The moths got it.
- Hayır yok, güveler yedi mahvetti.
OK? You don ’ t wanna be doing it all the time because you ’ ve all got jobs, or you have hobbies, right?
Bunu hep yapmak istemezsiniz, çünkü hepinizin bir işi var ya da hobileri, değil mi?
If you keep this, you will remember you have a friend in rajasthan... who didn't have the courage to choose her life's path... but being with you, she got a glimpse of it.
Eğer bunu alırsan, Rajastan'da bir dostun olduğunu hatırlarsın... kendi hayatının yolunu seçmek için cesareti olmayan bir dost... fakat senin sayende, bunun üstesinden geldi.
You have got to give me something here, because you cannot just say that you don't want to talk about it, because I saw Lukes today, and I waved at him, and I did not know how to act.
Ya da "Annemin saçlarını kazıtıp, kabak kafaya dönüşmesini istediğine inanamıyorum" el sallaması mıydı? Saçlarımı kazıtmamı istemedi. Ondan nefret etmemelisin.
So I clicked on "The Twilight Zone" website, and I found the episode, and I got it! I still have no idea what you're talking about.
Logan'la ilk çıkmaya başladığımızda, gecenin geç bir saatinde, havuz evindeydik, ve koltukta uyuya kaldık.
Guys, I know it must be hard to admit that you might benefit from something like this, but what have you got to lose?
Çocuklar, biliyorum böyle bir şeyin yardımı olabileceğini kabullenmek zor. Ama ne kaybedersiniz? Bir saat mı?
Thanks, baby, but you know I would've never have got back up there if it wasn't for you.
Sağ ol bebeğim ama sen olmasaydın buraya bir daha asla çıkmazdım.
What I really got that my primary aim is to feel and experience joy, then I began to do only those things which brought me joy, we have a saying, you know, "if it ain't fun, don't do it"
Ama esas amacımın : hissetmek ve tadını çıkartmak olduğunu anladığımda, bana mutluluk getiren davranışlarda bulunmaya başladım. Biz de bir deyiş vardır : "Eğlendirmiyorsa, yapma!"
Unless you can persuade him to give up diplomatic immunity, yes, it's our only option. - How long have we got to do that?
Diplomatik dokunulmazlığından vazgeçmesi için ikna edemediğiniz sürece tek seçeneğiniz bu.
You know, Joe, you're the type of guy you see something you like, you got to have it, including your partner's share in The Eclipse.
Sen, bir şeyi istedi mi almadan rahat etmeyen adamlardan birisin, Joe. Buna ortağının Eclipse'deki ortak hisseleri de dahil.
Arkady never would have got to court, probie, and you know it.
Arkadi mahkemeye çıkmazdı çaylak, biliyorsun.
Oh, you've got to have the glasses, it's hysterical.
- Takmalısın. Çok komikler.
Then it should have a lojack. You got to get it turned on.
O zaman telsizi kapatamaz ki, açık tutması gerekirdi.
Unless you've got it, then maybe we have a deal.
Şayet elinde yoksa, belki anlaşabiliriz.
NO, but you could have got it from someone else.
Hayır da başkasından kapmış olabilirsin.
You have no idea how bad it got after you left.
Sen gittikten sonra neler olduğu konusunda bir şey bilmiyorsun.
They didn't have any for the hearing impaired, so I got you a blind people card with all the bumps on it.
Sağır insanlar için olanından yokmuş ben de körler için olanından aldım.
It is Homecoming, Panther fans, and have we got a good one for you here tonight.
Mezunlar günü maçındayız, Panthers taraftarları ve bu akşam için güzel bir maç sizi bekliyor.
And have you ever noticed that every time that boy walks past a mirror, he's got to look in it?
Ve ne zaman bir aynanın yanından geçerse kendine baktığını fark ettin mi?
He let it slip, but I can't get him into trouble. So you have got to talk to sarah and find out what's going on and get her to come to me.
Ağzından kaçtı ama onun başının derde girmesine izin veremem, onun için Sarah'yla konuşup, neler olduğunu öğrenip, bana gelmesini sağlamalısın.
I have strengths? Kitty, your range, your appeal--you've got it all--multitudes, like emily dickinson.
Kitty, senin görüşün, caziben - tıpkı Emily Dickinson gibi halka sahipsin.
- You have got to send it back to me.
Onu bana geri göndermen gerek. Nasıl?
But I've got to do something to raise my profile, to distinguish me in some way and I have to do it soon- - you ate that whole thing?
Ama profilimi yükseltmek için bir şeyler yapmam gerek. Bir şekilde beni diğerlerinden ayıracak bir şey. Ve bunu...
And we don't even have good silver, So it got worse'cause you had to knock over a gas station To buy the silver to pawn it off.
Ve rehin bırakabilinecek kadar, kaliteli gümüşümüz olmadığı için, onları almak için benzinciyi soyduğun..
We got you your chair, but it's almost 7 : 00, so you're just going to have to meet us here.
Sandalyeni aldık ama saat neredeyse 7 oldu, o yüzden bizimle burada buluşmalısın.
I have no idea how horrible that must have been for you, but knowing that they're still out there, that you alone can do something about it, that's got to be driving you crazy.
Bunun senin için ne kadar kötü olduğunu bilemem, ama onların orada olduğunu bilmek hala tek başına birşeyler yapabilmek,... seni çılgına çeviriyor olmalı.
You should have got it right the first time.
Bir şeyi ilk söylendiğinde doğru anlamalısın.
You must have got it mixed up With something else.
Başka bir şeyle karıştırmış olmalısınız.
You got it, sugar. I'll have the same.
Ben de aynısından alayım.
You have got to hold it together.
Bunu aramızda tutmamız lazım.
As for me, I always assumed growing up happened dogmatically as you got older but it's really something you have to choose to do.
Bana gelince, büyümenin, yaşlanmayla gerçekleşeceğini düşünmüştüm, aslında seçmemiz gereken bir şeymiş.
SAY, IT'S A NICE PLACE THAT YOU AND... 800 OTHER PEOPLE HAVE GOT HERE.
diyorum ki, sen ve 800 diğer insanın.. burada ne kadar hoş bir yeriniz varmış..
I must have walked right by it.You got eagle eyes, buddy.
Benim gözümden kaçmış olmalı. Sende kartal gibi göz var dostum
But just remember, once you have the baby in your arms, how it got here won't matter.
Fakat çocuğunuzu kollarınıza alınca, Nasıl olduğu hiç önemli olmayacak.
It's harder to get beer because you have to go through a regulated establishment that's going to check ID, that's gonna have those safeguards in place, that isn't just gonna sell it to you'cause you got 40 bucks in your pocket.
Bira almak daha zordur çünkü önceden belirlenmiş bir süreçten geçmeniz gerekir. Kimlik kontrolü, orada bulunan güvenlik görevlileri, gibi şeylerden dolayı, cebinizde sadece biraz paranız var diye size satmayacaklardır.
Have you ever been accused, Man, you got set up And it really wasn't you, Man, you got set up
* Daha önce suçlandın mı, dostum, tuzak kurdun * * yapan kişi ben değildim, dostum, tuzak kurdun *
Have you ever been accused, Man, you got set up And it really wasn't you,
* Daha önce suçlandın mı, dostum, tuzak kurdun * * yapan kişi ben değildim, dostum, tuzak kurdun *
Have you got a.. what do they call it..
Peki şeyin var mı... ne diyorlar...
I should have taken Harvey's offer when you got it.
Aslında Harvey'in teklifini kabul etmeliydim..
White gold, it's got one of those tiny little faces that you have to be young to see.
Beyaz altın. Kadranı küçücük, görmek için genç olmak lazım.
Sweetheart, you have a lovely little talent, and you make the most of it, but you've got 5 years left, and that's only if you let Dr. Troy work his medical magic.
Hayatım, çok tatlı ufak bir yeteneğin var ve çoğunu kullanmış durumdasın, ama sadece 5 yılın kaldı. Ve bu da eğer Dr. Troy'a işini yapmasına izin verirsen.
Dad, I have my license. You got it?
Ehliyetimi aldım.
Ever since I got back, I've been... thinking about what it must have been like for you, raising her on your own.
Geri döndüğümden beri, senin için nasıl olmuş olabileceğini düşünüyorum, onu kendi başına yetiştirmek.
I'll pull some strings if I have to, but it's better if you got it done on your own.
Gerekirse ben de nüfuzumu kullanırım, ama kendi başına yapman daha iyi.
You have had your head buried in this thing every waking moment since you got it.
Zaten uyanık olduğun her dakikayı Bu dosyaya bakarak geçiriyorsun...
YOU UNDERSTAND WHERE YOU HAVE - - I GOT IT, CHIEF. NO NEED TO EXPLAIN.
Komiser, Bay Conroy'a belirlenen senaryoyu uygula.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]