English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ I ] / In what

In what translate Turkish

140,597 parallel translation
Good for you, we've got a great one right here in what's left of our town.
Neyse ki kasabamızda harika bir optometristimiz var.
I have no interest in what you stole from the watchmaker.
Saatçiden çaldığın şeyle ilgilenmiyorum.
I don't deny there's something in what you say, Rachel.
Söylediklerinde haklılık payı yok demiyorum.
Jarod, I am no expert in what you do, but it would seem to me either you did or did not serve my wife the meat lover on that bed.
Jarod, yaptığın işte uzman değilim. Fakat bana öyle görünüyor ki yaptın veya yapmadın ; Karıma "et severler" i, o yatakta servis ettin.
There's no medical reason David's unconscious, if that's what he is.
David'in bilinç kaybının tıbbi bir nedeni yok. Bilinç kaybı varsa yani.
What if he didn't come in here to steal a radio or some coins?
Ya buraya bir radyo ya da birkaç kuruş para çalmak için gelmediyse?
What's real in this space is whatever you want it to be.
Burada ne istiyorsan gerçekleşir.
"Confusing" is what I said, as in the interchangeability of the hallways and how one memory could be confused with another memory.
Hatta ben bizzat karıştırdığını söyledim. ... koridorların birbiriyle değiştirilebilirliğinden bir anının başka bir anıyla karıştırma şansından.
Do you know what happens to you in the scenario?
Bu senaryoda sana ne olur biliyor musun?
I'm not sure I'm ready to get up in front of a bunch of strangers, and... tell'em... tell'em what I've done.
Bir grup yabancının önüne çıkıp onlara ne yaptığımı söylemeye hazır değilim.
Aunt Josephine left us in the care of Captain Sham, and I don't know what we can do about it.
Josephine bizi Kaptan Üçkağıt'a bıraktı. Ne yapabiliriz, bilmiyorum.
I can't understand what you're saying, but I assume that you think we ought to decode Aunt Josephine's note before Count Olaf and Mr. Poe finish the paperwork.
Seni anlayamıyorum. Ama sanırım Kont Olaf ve Bay Poe evrak işlerini bitirmeden Josephine'in notunu çözmemiz gerektiğini söylüyorsun.
You're the one that wanted to stay here. You wanted to find out what our parents were doing in this town.
Burada kalıp annemle babamın bu kasabada ne yaptığını öğrenmek isteyen sendin.
That night in the Lumbermill workers'dorm, the Baudelaires pondered what they'd heard, and the weight of it felt like it had aged them a hundred years.
O akşam yatakhanede, Baudelairelar duydukları şeyi düşündüler ve ağırlığının altında adeta 100 yaş ihtiyarladılar.
Why? What Sir said about our parents.
Efendim'in ailemiz hakkında söyledikleri.
A fancy way of saying you're more likely to get what you want by acting in a sweet way, than in a distasteful way, like vinegar.
İstediğini almanın, hoş davrandığında daha kolay olduğunu söylemenin güzel bir yolu yalnızca. Nahoş davranınca daha zor oluyor.
So what do you do when you're stranded in the wrong place? The wrong time?
Yanlış yerde ve yanlış zamanda mahsur kaldığınızda ne yaparsınız?
What happened to you in Titan?
- Sana Titan'da ne oldu?
This "paradox in a box"... what is it?
Kutudaki paradoksta nedir?
What's the deepest, darkest room we got in this place?
Buradaki dipteki en karanlık odamız hangisi?
What's it say about this place that in order to be human, you gotta be a little crazy?
Burası için ne diyorlar? İnsan olmak için deli olman mı gerekiyor?
- What the hell happened to you in there?
Sana orada neler olmuş böyle?
I almost got shit-canned from the Bureau after what happened in'44.
1944'teki olaylardan sonra az kalsın Büro'dan kovuluyordum.
Using Gale when we know what happens to him in 1961.
- 1961'de ona olacakları bilmemize rağmen Gale'i kullanmak?
Sometimes the only way to know what's left in us is to see what's at the bottom.
Bazen içimizde ne olduğunu anlamanın yolu, alttakini görmektir.
How often we must defy our friends for what we believe in.
İnandığımız şey için arkadaşlarımıza ne sıklıkla meydan okumalıyız.
You have no idea what it's like for me in here.
Benim gibi birinin burada olmasının ne demek olduğunu bilemezsin.
What's in my head.
Kafamın içinde ne var.
Displaying the victim in public is significant to the unsub's ritual, just like in New York, but the B.A.U. never determined what it meant.
Kurbanı New York'taki gibi halka açık yere bırakmak şüphelinin ritüeli için önemli, ama DAB sebebini bulamadı.
- Okay, so Monty and I have compiled a list of Midazolam purchasers in Taipei who also spent time in New York in 2001, and... - What do you got, Mae?
- Ne buldun Mae?
So you're buying prescription meds in Mexico, bringing them into America, for what reason, out of the kindness of your heart?
Meksika'dan reçeteli ilaç alıp Amerika'ya getiriyorsun ve bunu iyilik için mi yapıyorsun?
Miguel applied for a U.S. Visa, but was denied, so he did what millions of other people do in search for a better life... He hopped the border illegally.
Miguel Amerika'dan vize almak istemiş ama olmamış, o da milyonlarca insanın yaptığını yapıp sınırı kaçak geçmek istemiş.
I was in the storage room, what's the big deal?
Depodaydım, büyütülecek ne var?
Next time, try saying what you think in front of people.
Bir dahaki sefere ne düşündüğünü insanların önünde söylemeyi dene.
So what's your take on the allocation of funds in regards to student health services?
Pekâlâ, öğrenci sağlığı hizmetlerine fon tahsis edilmesine ne diyorsun?
I couldn't imagine what might cause him to leave his crop in the middle of the afternoon.
Gün ortasında ekinlerini bırakıp gitmesine ne sebep olabilir dedim.
For example, what if, suddenly, there were no boys in the world, none at all...
Örneğin ya birdenbire dünyada hiç erkek çocuğu kalmazsa? - Hem de hiç. - Saçmalık.
That's what ministers say in church, so I suppose it's all right for private prayer?
Kilisedeki vaizler öyle diyor. Herhalde dualar için de mahsuru yoktur.
I don't say that Mrs. Lynde was exactly right in saying what she did to you, Anne.
- Sen de çok üzülmüştün. Bayan Lynde'in söylediklerinde haklı olduğunu söylemiyorum, Anne.
She died for what she believed in.
İnandığı şey için öldü.
Whoa. What's a "Fillmore-graves brain tube thing?"
Fillmore-Graves'in beyin tüpleri nedir?
What exactly were in those texts, winslow?
O mesajlarda tam olarak ne yazıyordu Winslow?
You don't want to live in a bunker, and you don't want to be the good little soldier, always doing what Clarke tells you to do.
Bir sığınakta yaşamak istemiyorsun ve her zaman Clarke'ın sana dediklerini yapan iyi küçük bir asker olmak istemiyorsun.
Have any idea what it feels like to be in pain every day?
Her gün acı içinde olmak nasıl hissettiriyor bir fikrin var mı?
Mom, I know what you saw in that vision, but I'm a Nightblood now, I mean, right?
O olayda ne gördüğünü biliyorum anne ama artık bir karakanım, tamam mı?
Your presence in her life has turned it into what it is today.
Senin varlığın, onun hayatını bu noktaya getirdi.
So what's arkani doing in Maryland?
Yani, Arkani Maryland'de ne yapıyordu?
There I was, on the record, testifying to what horrible taste I have in women.
Oradayken, ifade verirken kadın seçimimin kötü olduğunu söyledim.
Speculate on what was behind the president's controversial decision to pardon Elizabeth keen.
Elizabeth Keen'in affedilmesi ile ilgili başkanın tartışmalı kararının arkasında hangi sebeplerin olduğu yorumlanıyor.
What if you go in there, Dr. Avery, and you cut open her throat, and the transplant doesn't work?
Ya ameliyata girerseniz Dr. Avery ve boğazını açarsanız ama nakil işe yaramazsa?
Was the most beautiful woman in the room, going toe-to-toe with some rich dinosaur about god-knows-what.
Odadaki en güzel kadındı. Galadaki zengin dinozorlarla atışıyordu.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]