Like old times translate Turkish
1,033 parallel translation
Sounds like old times, Lee.
Bunlar eskiden duyduğum seslere benziyor, Lee.
It's like old times, isn't it?
Eski günler gibi, değil mi?
Just like old times, catching you between planes.
Tıpkı eski günlerdeki gibi, uçaklar arasında yakalıyorum seni.
You know, Mr. Klein, it was just like old times... seeing all them people buying tickets for the seaside.
Bay Klein, tıpkı eski günlerdeki gibiydi. Bir sürü insan, sahile gitmek için bilet alıyordu.
Like old times, isn't it?
Aynı eski günlerdeki gibi, değil mi?
Just like old times, huh, Dave?
Tıpkı eski zamanlardaki gibi, ha, Dave?
It's going to be like old times, I know it.
Eski günlerdeki gibi olacak. Biliyorum.
Just like old times.
Aynı eski günlerdeki gibi.
Like old times.
Eski günlerdeki gibi.
By Jove, this is quite like old times.
İşte sonunda eski günlere döndük.
Just like old times.
Tıpkı eski günlerdeki gibi.
- It would be like old times.
- Tıpkı eskiden olduğu gibi.
When it's all over, we'll go on a binge, just like old times.
Her şey bittiğinde eski günlerdeki gibi, içki alemlerine devam ederiz.
Felt like old times there for a while.
Bir an eski günlerdeki gibi hissettim oradayken.
Just like old times.
Eski zamanlardaki gibi.
Just like old times, Spang.
Eski zamanlardaki gibi, Spang.
It was just like old times.
Tıpkı eski günlerdeki gibiydi.
Well, now, seems just like old times.
Görüyor musun bak tıpkı eski zamanlardaki gibi.
Yes, sir. Like old times, sir.
Emredersiniz, efendim.Eskiden olduğu gibi, efendim.
Quite like old times.
Eski günlerdeki gibi.
Quite like old times, Mr. Wallace.
Eski günlerdeki gibi, Bay Wallace.
It's like old times, isn't it?
Eski zamanlardaki gibi, değil mi?
Just like old times, eh?
Bu, eski güzel günleri, aklına getirdi mi?
Just like old times, eh, Newby?
- Tıpkı eskisi gibi ha, Newby?
Just like old times, Colonel.
- Tıpkı eskisi gibi Albay.
Just like old times, huh, Colonel?
- Tıpkı eskiden olduğu gibi ha, Albay?
It ain't much like old times, Colonel.
- Bu eski zamanlardakine benzemiyor Albay.
No, it ain't much like old times, Mr. Newby.
- Artık eski zamanlar eskide kaldı, Bay Newby.
Now ain't this just like old times?
Tιpkι eski günlerdeki gibi, değil mi?
It means it ain't like old times, Jess.
Eskiden böyle değildi demek oluyor Jess.
Ain't like old times...
Eski günlerdeki gibi...
Looks like old times around this place.
Tıpkı eski günlerdeki gibi.
Just like old times, ain't it?
Eski günlerdeki gibi, değil mi?
Kind of like old times, ain't it?
Eski zamanlardaki gibi di mi?
We'll be around a campfire tonight, planning and telling stories like old times.
Bu akşam bir kamp ateşi yakacağız, tıpkı eski zamanlardaki gibi hikayerler anlatıp plan yapacağız.
Just like old times.
Eski günlerdeki gibi.
And Billy the Kid is at my table right at this moment eating tacos and green chili peppers with my niece, just like old times.
Billy the Kid şu anda masamda oturmuş eskiden olduğu gibi yeğenimle tako yiyiyor.
I went to the cottage yesterday and turned the heating on and stocked up on food, just like old times.
Dün gidip kır evini hazırladım. Yiyecek bir şeyler koydum. Eski günlerdeki gibi.
Just like old times, huh?
Tıpkı eski günlerdeki gibi, ha?
Oh, looking at you, it's like old times, Eiko.
Sana bakıyorum da, aynı eski zamanlardaki gibisin, Eiko.
Just like old times, huh?
Tıpkı eski günlerdeki gibi.
Like old times, Peachy.
Eski günlerdeki gibi.
If they're not here, it's you and me, just like old times.
Gelmemiş olurlarsa eğer, sadece sen ve ben kalırız,... tıpkı eski günlerdeki gibi.
Just like old times, Mr. Shannon!
Aynı eski günler gibi, bay Shannon.
Like old times.
Eski zamanlardaki gibi.
Just like that, for old times'sake.
Önceki gibi. Eski günlerin hatırına.
For old times'sake, like two days ago?
Eski günlerin hatırına mı? İki gün oldu.
We are going to follow them together, my friend for the revolution, just like the good old times.
Evet, ama çarklar hâlâ dönüyor. Devrim için onların izlerini beraber süreceğiz, arkadaşım.
It's like old times!
Eskiden olduğu gibi.
Everything will be like in the old times.
Her şey eski günlerdeki gibi olacak.
- Like in old times.
- Eski günlerde ki gibi.
old times 44
times 1964
times square 22
times are tough 45
times are changing 28
times a week 28
times in a row 26
times before 18
times change 49
times a day 121
times 1964
times square 22
times are tough 45
times are changing 28
times a week 28
times in a row 26
times before 18
times change 49
times a day 121
times over 33
times three 18
times are hard 26
times have changed 100
times already 25
times out of 28
times like this 17
times that 17
like my father 47
like a virgin 32
times three 18
times are hard 26
times have changed 100
times already 25
times out of 28
times like this 17
times that 17
like my father 47
like a virgin 32
like you mean it 28
like a dream 34
like a bird 44
like a 442
like me 894
like a baby 70
like a princess 21
like your brother 20
like your dad 19
like an angel 29
like a dream 34
like a bird 44
like a 442
like me 894
like a baby 70
like a princess 21
like your brother 20
like your dad 19
like an angel 29
like i said 2538
like you and me 45
like i told you 172
like you told me 16
like i care 29
like always 190
like you 1448
like hell 158
like you said 759
like yours 81
like you and me 45
like i told you 172
like you told me 16
like i care 29
like always 190
like you 1448
like hell 158
like you said 759
like yours 81
like us 230
like father 112
like it or not 353
like the sun 18
like a cat 27
like your mother 32
like you used to 18
like a fool 55
like you do 64
like father 112
like it or not 353
like the sun 18
like a cat 27
like your mother 32
like you used to 18
like a fool 55
like you do 64