English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ N ] / No more

No more translate Turkish

34,855 parallel translation
♪ I ain't wasting no more time ♪
♪ Artık zaman harcayamam. ♪
♪ I ain't wasting no more time ♪
♪ Artık zamanımı harcamıyorum. ♪
No more curries.
Artık köri yok.
No more chicken tikka masala.
Tavuk tikka masala da yok.
No more naan breads.
Nan ekmeği de yok.
No more naan breads!
Nan ekmeği olmayacak!
No more murder stuff. Okay.
- Daha fazla cinayet işi yok.
Maybe there are no more to pull.
Belki başka sıkıntı çekmemiz gerekmiyordur.
No more rainbows and unicorns.
Daha fazla gökkuşağı ve boynuzlu at yok.
Oh, Michael, say no more.
- Michael başka bir söyleme.
No more pretending.
Artık rol yapmak yok.
Please... no more pain.
Lütfen, daha fazla aci olmasin.
You saw one face, not a good one, but no more or less true
Sadece iyi olmayan birini gördün, ama diğerlerinden...
They'll have no more problems for the rest of their lives, I give you my word.
Hayatlarının geri kalan kısmında problem yaşamayacaklar, sana söz veriyorum.
No more games.
Oyunlar bitsin.
Understood, no more porn.
Anlaşıldı, artık porno yok.
What it could be, if they were no more.
Onlar ortadan kalktığında, hayatının nasıl olacağı.
I suffered in your home world... and I have suffered in your heaven, but I will suffer no more.
Memleketinizde acı çektim ve cennetinizde acı çektim ama artık acı çekmeyeceğim.
No more!
Artık çekmeyeceğim!
No more creepy.
Daha fazla ürkütücülük yok.
No more, huh?
Yeter diyorsun.
( ECHOING ) No more!
Yeter!
- No more water?
- Su yok mu?
How many times have you promised no more drugs, you're better, it's over, how many times?
Kaç kez bana bittiği, artık uyuşturucu olmayacağı ve iyileştiğin konusunda söz verdin?
- Yeah. No more waiting at the bus stop for my son.
Oğlum daha fazla otobüs durağında bekletemezdim.
You know, uh... look, no more bad winters.
Bilirsin ya, artık kötü kış mevsimleri yok.
No more TV.
Artık televizyon falan yok.
She must have said to him that was it... he'd been found out. No more money.
Durumun iç yüzünün öğrenildiğini anlatmış, artık para vermeyeceğini ona söylemiş olmalı.
No more money. No more presents.
Ne para alırdın ne hediye gelirdi.
I am the daughter of Mitchell Hawthorne, but I am no more to blame for what he did than Edwin Booth was for what John Wilkes Booth did.
Mitchell Hawthorne'un kızıyım ama Edwin Booth, kardeşi John Wilkes Booth'un yaptıklarından nasıl sorumlu değilse, babamın yaptıklarından da ben sorumlu değilim.
No more running.
Artık kaçmak yok.
There's no more government, man. It's all zombies.
Artık devlet kalmadı dostum Hepsi zombi oldu.
- Well, he caught me off guard, and I'm not saying no, I just need more time.
- Beni hazırsızlık yakaladı, ve hayır demiyorum, sadece zamana ihtiyacım var.
No, it's... more complicated than that.
Hayır, bu bundan daha karışık.
No. There's nothing more to add.
Hayır, ekleyecek bir şey yok.
- You want more? - No, thank you.
- Daha fazlasını istiyorsun - Teşekkür etmiyorsun.
No more spa for you.
Mart.
No, we just need one more glass.
Hayır, bir bardağa daha ihtiyacımız var.
No, sorry, there's more.
- Hayır üzgünüm dahası var.
No... no, I meant... I... it sucks that I can't do it more often, you know?
Demek istediğim yazık ki bunu daha sık yapamıyorum.
I would have whipped up something more interesting, but you're a bit of a cliché bachelor with no real food in the cupboards, so... parmesan?
Ama sen, dolapları bomboş yiyecek hiçbir şeyi olmayan, klişe bir bekarsın. Parmesan?
No. Just one more question.
Hayır, sadece bir soru daha.
Yeah, no, I was meaning more, like, my stuff that you might need.
Onu kastetmedim. Yani benim eşyalarımdan ihtiyacın olan şeyler olabilir.
There are no more.
- Hepsi bu kadar.
I'm saying if you want to avoid external scarring, you have rest for at least two more hours, and no sexual activity for the next 36 hours, until the nanites have left your system.
Hayır, dışarıda iz kalmasını istemiyorsan en az iki saat dinlenmen lazım demek. Ve 36 saat cinsel ilişki yok. Nanitler bünyenden çıkana kadar.
- Does no-one listen to the posh any more?
- Kimse dinlemiyor mu?
No, it's more like a...
Hayır, daha çok şöyle...
No, it's more practical than academic.
- Evet, bu durum akademiden daha pratik.
There is no one I love more than the three of you.
Üçünüzden daha fazla sevdiğim hiç kimse yok.
No, more like a five o'clock shadow.
Yok, daha çok kirli sakal gibi.
No. But I'd like to do a more thorough examination of the patient.
Hayır, ama hasta üzerinde birkaç şey.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]