No more fighting translate Turkish
114 parallel translation
- No more fighting.
- Kavga istemiyorum.
Broken Hand has given his word that there'll be no more fighting by his people.
Kırık El halkıyla daha fazla savaş yapıImayacağına dair söz verdi.
- No more fighting. No more!
- Artık kavga yok.
There'll be no more fighting.
Artık kavga olmayacak.
Papa, you get some rest I did promise, no more fighting.
baba sen dinlen! ...... sana söz verdim zaten
Enough, brother, no more fighting!
Yeter, kardeş, dövüşü bırakın!
I want no more fighting!
Daha fazla kavga istemiyorum.
No more fighting.
Artık dövüş yok.
No more fighting!
Artık kavga yok!
There ain't gonna be no more fighting.
Kavga istemiyorum.
No more fighting, okay? Oh, you got it.
Kavga çıkarmak yok, tamam mı?
No more fighting.
Bu kadar savaş yeter.
No more fighting!
Başka kavga yok!
No more fighting, alright kid?
Başka kavga yok, anladın mı ufaklık?
the doctor said no more fighting.
Doktorlar artık döğüş yok dedi.
No more fighting.
Daha fazla kavga yok.
Okay, no more fighting.
- Tamam, kavga yok.
No more fighting, okay?
Dövüşmek yok, tamam mı?
- No more fighting.
- Tamam uzatma.
No more fighting, all right?
Artık kavga etmeyin, tamam mı?
It means no more fighting no more trouble at school.
Artık kavga etmek, okulda sorun çıkarmak yok.
No more crazy demands, no more screaming, no more fighting.
Çılgınca talepleri, bağırması kavgalar sona erdi. Doug'ın da istediği buydu.
From now on, there will be no more fighting for your entertainment.
Şu andan itibaren hiç kimse eğlence için kavga etmeyecek.
No more fighting injustice.
Adalet için savaşmak değil.
No more fighting, okay?
Daha fazla kavga etmek yok, tamam mı?
I can't say anything about it now, but please, everyone, no more fighting.
Size şimdi anlatamam ama lütfen birbirinizle kavga etmeyi kesin.
No more fighting with anyone.
Artık kimseyle kavga etmek yok.
No more fighting.
Kavga olmasın artık.
No more fighting.
Kesin şunu. Ayrılın.
- No more fighting.
- Artık kavga yok.
And uh... No more fighting.
Ve... artık tartışmayın.
No more fighting.
Artık tartışma yok.
There is gonna be no more whining, no more complaining, no more fighting over what we're gonna watch. now get in bed, and I don't want to hear another word out of either one of you.
Bundan sonra mızmızlanma, yakınma olmayacak. Ne izleyeceğimizin kavgası yapılmayacak. Şimdi yatağa girin ve ikinizden de bir kelime daha duymak istemiyorum.
I ain't fighting you no more, Howie.
Artık ateş etmiyeceğim Howie.
Don't be taken in when they pat you paternally on the shoulder and say that there's no inequality worth speaking of and no more reason for fighting.
Kanmayın babacan bir tavırla sırtınızı sıvazlayıp, sözünü etmeye değecek bir eşitsizlik olmadığını ve savaşmak için bir sebep kalmadığını söylediklerinde.
No more fighting.
Artık kavga etmeyelim.
Like I was saying before on the way over here, fighting used to be tops with me, but no more.
Gelirken söylediğim gibi, dövüş benim için çok önemliydi, artık değil.
I was a skinny fighting lad No more than seventeen
Cılız ve kavgacı bir çocuktum On yedisinde bile değildim
No more bloodshed - that's what I'm fighting for
Artık kan istemiyorum. Bunun için savaşıyorum.
You don't never have to worry about me fighting for you no more.
Artık senin için dövüşürüm diye endişe etmek zorunda değilsin.
I'm an old woman, Mr Calhoune, and I can't stand this fighting no more.
Ben yaşlı bir kadınım bay Calhoune ve bu kavgalara artık dayanamıyorum.
I'm not fighting for you no more.
Artık senin için dövüşmüyorum.
you have no choice. - you're fighting for more than yourself.
- Kendinden fazlası için savaşacaksın
Roscoe ain't fighting no more.
Roscoe artık dövüşemez.
No more gangs, petty squabbles or fighting.
Artık daha fazla karmaşa, kavga, dövüş istemiyorum.
Just no more fighting with each other through me. Got it?
Anladınız mı?
But I think I shall be fighting no more Saxons.
Ama ben Saksonlarla daha fazla savaşmak istemiyorum.
No indication her body's fighting this. Just more retrovirus.
Sadece daha çok retrovirüs.
I bet you won't be fighting no more honkies on this boat.
Eminim bir daha bu vapurda beyazlarla kavga etmezsin.
My grandmother is as crazy as you, and also you spend no more than fighting.
Büyükannem de senin gibi kaçığın teki ve ikiniz kavga etmekten başka bir şey yapmıyorsunuz.
And Lise came home because she got no more pleasure from the fighting.
Ve Lise artık savaşmaktan zevk almadığı için eve geri döndü.
no more bets 114
no more excuses 48
no more war 22
no more pain 25
no more talk 25
no more words 20
no more tears 17
no more 1238
no more lies 144
no more games 109
no more excuses 48
no more war 22
no more pain 25
no more talk 25
no more words 20
no more tears 17
no more 1238
no more lies 144
no more games 109