Bir de bu var Çeviri Portekizce
6,503 parallel translation
Bir de bu var.
Bem, eu tinha aquilo.
İnsanların bana oy vermesini istiyoruz. Bu yüzden bir şeyler inşa ettirmek için paraya ihtiyacımız var.
Agora, queremos que o povo vote em mim... então, precisamos de dinheiro para construir coisas.
Abin ile Katerina denen bu kadının arasında geçen bir konuşmanın kaydı var.
Tenho uma gravação de uma comprometedora conversa entre o seu irmão e esta mulher, Katerina.
- Mesela cinsel istismar izi yok. Kızın fidye için kaçırılmadığı düşünülürse bu beklenmedik bir şey. Elbiselerinin her tarafında farklı cinslere ait köpek tüyü var.
Por exemplo, não há nenhum sinal de abuso sexual, o que é inesperado considerando que a miuda não foi presa pelo resgate, e depois há pêlo de cão por toda a sua roupa e de várias raças diferentes.
Oliver, o olaydan bu yana içimde bir ateş var. İçkiyle veya haplarla söndüremediğim bir ateş.
Oliver, desde que isto aconteceu, que tenho uma chama dentro de mim que não consigo libertar com bebidas ou comprimidos.
Bu yüzden sürtünmeye dayanıklı bir kıyafetim var.
É por isso que tenho um fato à prova de fricção.
Bu kavanozda bir golemin kalıntıları mı var diyorsunuz yani?
Está a dizer-nos... que esse pote contém os restos de um Golem?
Ama artık bu işlerle ilgilenecek zamanım yok. Ve sende de benimle ilgileneceğine inanmamı sağlayan bir şey var.
Mas simplesmente não tenho mais tempo, e simplesmente há algo sobre ti que acredito que vais cuidar de mim.
Bu gece bir randevum var, Harvey Howard, Miller, ya da Klein'ı kaybedeceğimizi düşünmüyorsan ben gidiyorum.
Tenho um encontro hoje, Harvey, por isso, se não vamos perder Howard, Miller, ou Klein, estou de saída.
- Bu konuda şüphelerim var. Ama yine de kendimi bir çıkmazda buluyorum.
Disso não tenho dúvidas, mas mesmo assim, tenho uma decisão difícil.
Yükseklik korkun var demek. Bu şaşırtıcı bir gelişme, değil mi?
Com que então como medo de alturas?
Bu süpürge odasının arkasında şuan var olan bir kapı. Bay Stone, şunları bağlayın. Bunları oraya koyun.
É uma... uma porta, por detrás da qual existe de momento o armário dos arrumos.
Sen de, bu konuda bir görüş var.
Também tens uma opinião.
Cinayet için ve ben bir arkadaşım var Ben sadece bir genç uzağa gönderdi Ben öylece ben burada oturup, morgda döşeme ve bu bira içmek.
Acabei de prender um adolescente por homicídio, e tenho um amigo deitado na morgue. Vou só sentar-me aqui e beber esta cerveja.
Bu tarz bir konuda bana yardımcı olabilecek birisi var mıdır?
Haveria alguém que os pudesse ajudar... com esse tipo de coisa?
- Teorik olarak evet ama bu veri sistemiyle 3 boyutlu küresel haritalama çıkarmak ömür boyu sürer daha güçlü bir bilgisayar donanımına ihtiyacım var.
- Teoricamente, sim. Mas comparar os dados com o mapa global em 3D ia levar séculos e precisa de mais capacidade do que a temos.
Bay Martin, bu atın ne kadar edeceği hakkında bir fikriniz var mı?
Você faz ideia de quanto vale este cavalo, Sr. Martin?
Bay Egret, bu füzeyle ne yapacağınızı söylemenizde bir sakınca var mı?
Sr. Egret... importava-se de dizer o que vai fazer com o míssil?
Senin de görebileceğin gibi sahip olduğum çok fazla eşya var. Küpler, kolyeler, bu tarz bir sürü şey...
Mas como vês, muitos objectos vêm ter às minhas mãos... urnas, colares, todo o género de coisas.
Bu yüzden de seni hiç var olmamışsın gibi olacağın bir yere göndereceğim.
É por isso que te vou pôr num sítio... e será como se nunca tivesses existido.
Şimdi hayatımı çevirebilmek için bu müşteriyle tek bir şansım var.
Agora tenho a oportunidade de dar uma volta à minha vida, com apenas um cliente. Vou ficar com ele.
Bu kasabada bir sürü berbat, iğrenç köpek var ama hiçbiri bir çocuk katilini saklamaz.
Há muita podridão, e muitos cães sarnentos nesta cidade, mas ninguém iria abrigar um assassino de crianças.
Bak, Annie birlikte McQuaid'e casusluk yapacağız bu yüzden bilmem gerek onunla aranda duygusal bir bağ var mı?
Vamos espiar o McQuaid juntos, então preciso de saber... estás emocionalmente envolvida com ele?
Bu tarz insanlarla baş etmenin cidden tek bir yolu var.
Só há uma maneira de lidar com pessoas assim.
Bu işin içinden sadece bir çıkar yol var.
Só há uma forma de sair disto.
Falcone ve Maroni arasinda bir kavga var. Sehir çetelerinin savasi bu kivilcimla alevlenebilir.
Se houver um combate entre o Falcone e o Maroni, isto pode despoletar uma guerra de gangues na cidade.
Bu.. Burada.. Bu kalp çıkarıldığında geride kalan bir yabancı doku daha var.
Há tecido estranho residual deixado de quando o coração foi removido.
Yaşlı bir kalbi var ve bizim de burada olan şeyi onurlandırmamız gerekiyor. Onun bu yolculuğunu olabildiğince huzurlu kılmalıyız.
Há que honrar o que aqui se passa e fazer desta parte da sua jornada o mais pacífica possível.
Buraya polis olmaya geldim ama bu şehrin başka bir şeye ihtiyacı var.
Vim para aqui para ser polícia. A cidade precisa de outra coisa.
Bu yüzden de artık yeni bir evim var.
Mas como não posso mais entrar, eu tenho um novo lar.
Bu adamda bir şeyler var.
Há algo de errado com ele.
Endişe edeceği koca bir dünya var sadece biz değil, sadece bu ekip değil.
Ele tem de se preocupar com o mundo. - Não só connosco, com a equipa.
Sanırım bu küçük yanlış anlaşılmanın uyuşturucu almakla bir ilgisi var, değil mi?
Acho que o mal entendido está relacionado à compra de drogas, certo?
Büyük ihtimalle hayır. Bu yüzden size bir sürprizim var.
Por isso criei um plano de contingência.
Elimizde, geçen Cuma Vietnam Anıtı yakınında bu sırt çantası üzerindeyken bir saldırıdan kaçışının fotoğrafı var.
Temos uma fotografia tua a fugir de um assalto perto do Memorial do Vietname na sexta-feira passada, estavas a usar esta mochila.
Sadece kafamda dönüp dolaşan bir şey var ve bu da geçmeyi nasıl başardığı.
É que tem uma coisa que não consigo parar de pensar. Como é que ela conseguiu atravessar.
Çünkü hâlâ o şeyi kapatıp bu toprakları önümüzdeki 10 bin yıl boyunca parlamaktan kurtarmak için bir şans var.
Porque ainda há uma hipótese de desligar esta porcaria, e salvar um grande pedaço deste país de ser irradiado para os próximos dez mil anos.
Kendisi Eyalet Savcı Vekilliği de yapmış,... ve hapise onun tıktığı mahkumlar da var orada,... bu da ona bir uçuş rizikosuna neden oluyor.
Ele era Procurador-Estadual Adjunto, e... há prisioneiros que foi ele quem os lá colocou, então, isso representa um risco de fuga.
- Bu konuda bir bilgin var mı diye merak ettik.
Queríamos saber se sabias de alguma coisa sobre isso.
Ama gitmeden önce bu işler hakkında daha çok şey öğrenmemin bir yolu var mı?
Mas há alguma hipótese de aprender mais sobre isso, antes de ir?
Bu yüzden bir kızı inceleyebilecek anatomi bilen birine ihtiyacımız var. Bakalım kayıp parça var mı?
Precisamos de alguém que saiba de anatomia para dar uma vista d'olhos à rapariga, a ver se falta algo.
Bu işin de bir tekniği var.
- Sim. Há, tipo, uma técnica para isso.
Bu Büyükşehir'de gerçekten herkese göre bir şeyler var.
Esta metrópole tem realmente alguma coisa para todos.
Bu atlama yerinin gölden bir farkı var mı yoksa...
Então, um lago é diferente de uma piscina, ou...
Bu Tanner denen adam onun bir ortağı mı var, yoksa kopya cinayetler mi?
Este tipo Tanner, tem um parceiro ou isto é alguma espécie de imitador?
Bu arada, sen Jake'ı hazırlarken bir saat zamana ihtiyacım var.
Já agora, preciso de uma hora, enquanto fazes o teste ao Jake.
Burada bir fırsat penceresi var fakat küçük bu yani kullansan iyi edersin.
Há aqui uma janela de oportunidade, mas é muito pequena, por isso é melhor aproveitares.
Şehirden bu kadar uzakta büyütmenin ne kadar zor olduğundan haberin var mı? Ve bir de pelvik rodajı saçmalığı?
Sabes quão difícil é impedir aquela porcaria da necessidade pélvica, que aumenta a mil quilómetros por hora?
Bir gazeteci veya yetki alanları dışındaki biri olabilir bu yüzden onlar kaba kuvvete başvurmadan önce harekete geçecek zamanımız var.
ou está também fora de jurisdição, a fim de ter tempo para atirar isto, antes de eles se tornem realmente perigosos.
Bu krallıktaki herkese Ingrid ve Helga'nın varlığını unutturacak kadar güçlü bir hafıza iksirine ihtiyacım var.
Preciso de uma poção para a memória forte o suficiente para fazer com que todo o reino se esqueça da Ingrid e da Helga.
18 yıllık bir çılgın parti itibarım var. Bu gece bunu kaybetmeyeceğim!
Há 18 anos seguidos que dou festas de arromba e não é hoje que isso acaba.
bir defa 29
bir de bana sor 80
bir de 274
bir de bu 17
bir deneyelim 58
bir dene 145
bir derdin mi var 39
bir değişiklik var mı 16
bir deneyelim bakalım 17
bir deneyin 26
bir de bana sor 80
bir de 274
bir de bu 17
bir deneyelim 58
bir dene 145
bir derdin mi var 39
bir değişiklik var mı 16
bir deneyelim bakalım 17
bir deneyin 26
bir dene bakalım 29
bir de ben deneyeyim 31
bir deneyeyim 52
bir de şöyle düşün 17
bir de şuna bak 16
bir de şimdi bak 16
bir değil 26
bu var 20
bir dakika 5689
bir dakikaya geliyorum 18
bir de ben deneyeyim 31
bir deneyeyim 52
bir de şöyle düşün 17
bir de şuna bak 16
bir de şimdi bak 16
bir değil 26
bu var 20
bir dakika 5689
bir dakikaya geliyorum 18
bir dakika sonra 23
bir dilek tut 57
bir dakika bekleyin 225
bir dakika lütfen 248
bir dakika bekle 619
bir daha asla 148
bir dakika bekler misiniz 17
bir daha yapma 24
bir dolar 65
bir dakika sürmez 36
bir dilek tut 57
bir dakika bekleyin 225
bir dakika lütfen 248
bir dakika bekle 619
bir daha asla 148
bir dakika bekler misiniz 17
bir daha yapma 24
bir dolar 65
bir dakika sürmez 36