English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Portekizce / [ B ] / Bir soru

Bir soru Çeviri Portekizce

11,751 parallel translation
Böyle bir soru sorulmaz.
Nunca é uma pergunta.
Basit bir soru : Bay Crane yalancı mı değil mi?
É uma pergunta fácil, o Sr. Crane é mentiroso ou não?
Bu kolay bir soru değil.
Não é uma resposta fácil.
Tek bir soru var hanginiz bana yardım edecek?
A única questão é... Qual de vocês vai ajudar-me?
Sen sıkıcı olanlara geçmeden önce sormam gereken bir soru daha var.
Só mais uma pergunta antes que comecem as chatas.
- Bir soru sordum Leofric.
Fiz-vos uma pergunta, Leofric.
Hemen bir soru.
Pergunta rápida.
Bodrum sevmeyen var mıdır? Cevabı belli bir soru.
O seu próprio...
On dakika önce sormamız gereken bir soru sana :
Eis uma pergunta que devíamos ter feito há 10 minutos.
- Bana sağlam bir soru gibi geldi ama kanka.
Parece um bom ponto de partida, meu.
Küçük bir soru.
Uma pergunta rápida.
Vale'ye bir soru. Kaskın.
Uma pergunta para Vale.
Basit bir soru Kardinal.
É uma pergunta simples, cardeal.
Sana bir soru sormama izin ver.
Deixa-me perguntar-te algo.
Cevap beklediğim bir soru değildi.
- Foi uma pergunta retórica.
- O büyük bir soru işareti.
É um grande "se".
Bir soru sorabilir miyim?
Posso fazer-te uma pergunta?
Gitmeden ufak bir soru.
Uma pergunta rápida.
Yanlış bir soru.
Essa é a pergunta errada.
Ayakkabılarla ilgili olmayan bir soru sorabilir miyim?
Posso fazer uma pergunta não relacionada com sapatos?
Yerinde bir soru cidden.
É uma pergunta justa...
- Hayır, düşünsel bir soru bu. Olayları bu şekilde çözeriz.
É assim que tentamos entender as coisas.
Madem düşüncel bir soru, o zaman konuşmama gerek yok.
Bem, se é retórico.... então, não preciso de falar.
Bir boşanma avukatından beklenmedik bir soru.
É uma pergunta incomum para uma advogada de divórcios fazer.
- Makul bir soru.
É uma óptima pergunta.
- Bunun aptalca bir soru olduğunu biliyor olman lazım.
Devias saber que essa é uma pergunta estúpida.
Bir soru daha.
Mais uma pergunta.
Bir soru soracağım.
Pergunta.
Bu bir soru değildi. Zaten bildiğimiz şeyi sana söylüyorum.
Não foi uma pergunta, estou a dizer o que já sabemos.
Bu artık tıbbi bir soru değil Mer.
- Deram todos iguais. Não há mais questões médicas, Mer.
Şimdi sana bir soru sorayım, Dr. Choi.
Deixe-me perguntar uma coisa, Dr. Choi.
- Bu çok güzel bir soru Teğmen.
Boa pergunta, tenente.
Bir soru soracağım.
Tenho uma pergunta.
Hissedarlarla ilgili daha fazla soru sormaya başlıyorlar ve bana göre bu, gerçekten farklı bir etik ve ahlaki yaklaşım.
Começam a perguntar mais sobre todos os accionistas e isto é o que eu chamo de um diferente compasso moral e ético.
Sürekli daha fazlasının peşinden koşturmak gibi içi boş bir amaç üzerine bir dünya inşa ettiğimizi düşünüyordum. O zamanlar aklımdaki soru şuydu ;
Creio que tinhamos criado um mundo numa perseguição vazia por mais, e questionava sobre se esta jornada de crescimento em que estavamos
Tek soru, geleceğin mi yoksa geçmişin mi bir parçası olacaksın?
Agora é simplesmente uma questão de saber se quer fazer parte do futuro ou do passado.
Gelecek sefer senden bir şey yapmanı istediğimde aptalca soru sormadan yap bunu anladın mı?
E quando eu te mandar fazer alguma coisa, não faças perguntas idiotas. Percebeste?
Ah, bir sürü kişiden, bir sürü soru yağıyor.
Tantas perguntas de tanta gente.
Bir iki soru soracagim sadece basitce evet ya da hayir diye cevaplayin.
Vou fazer-lhe algumas perguntas.
Onunla ilişkiniz hakkında bir kaç soru sormak istiyoruz.
Gostávamos de lhe fazer algumas perguntas acerca da sua relação com ele.
Bir kaç soru sormak için getirin onu.
Vamos interrogá-lo na esquadra.
Hapishane deneyi ile ilgili bir kaç soru daha soracağız... Peter'a kaçması için nasıl yardım ettin.
Apenas temos algumas perguntas acerca da experiência... e em como ajudaste o Peter a fugir.
Bunun, Bay Miyagi ve Daniel-San gibi soru sorma türünde bir şey mi olacağım bilmiyorum ya da...
Eu... não sabia se isto era mais um Sr. Miyagi, Daniel-San, do tipo não faça perguntas, ou... sabe.
Ona bir kaç soru soracağız ve sonra ayrılacağız.
Temos, apenas, algumas perguntas para ele e, depois, vamos embora.
Soru bir : sen de kim oluyorsun?
Primeira pergunta : quem é você?
Eğer çalışanlar bir şey biliyorsa, söylemiyorlar. ve Crandall'a soru soramadık.
Se os empregados sabem, não dizem, e não podemos interrogar o Crandall.
Küçük bir soru.
Pergunta rápida.
Geçtiğimiz bir kaç hafta boyunca duyduğunuz ve gördüğünüz haberler çocuklarınızın aklında, özel hayatıma dair soru işaretleri hemde uygun olmayan soru işaretleri bıraktı.
Ao longo dos últimas semanas, as notícias que chegavam às suas casas levantaram questões aos vossos filhos... Perguntas incômodas relacionadas com a minha vida pessoal...
Bir kaç saniyeden daha kisa sürede üç soru.
Três perguntas em menos que os mesmos segundos.
Kendisine fantezi futbol ligindeki bir arkadaşı hakkında birkaç soru sormam gerekiyor, Justin Ross.
Preciso de questioná-lo sobre um amigo do futebol de fantasia, o Justin Ross.
Ajan Booth size birkaç soru sorabilir miyiz? Gözaltında bir şüpheli var mı?
Agente Booth, o FBI tem alguém sob custódia?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]