English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ Y ] / You come

You come translate Turkish

192,226 parallel translation
If you come with me tomorrow, you are gonna see things.
Yarın benimle gelirsen bazı şeyler göreceksin.
If you come with me tonight, you'll get better.
Bu gece benimle gelirsen iyileşeceksin.
Why did you come on this mission, Clarke?
Neden bu görevi üstlendin Clarke?
And now you come here and you...
Şimdi de buraya geldin ve- -
You come with me, and you screw'em back.
Benimle bir olursun ve biz de onlara darbeyi indiririz.
Mother. Did you come to hear my speech?
Anne konuşmamı dinlemeye mi geldin?
Occupy any empty chair in the communal area, but keep your laptop with you because you might be returning to a different space when you come back.
İş alanındaki bulduğun herhangi bir sandalyeye otur ama bilgisayarını yanında bulundur çünkü tekrar döndüğünde başka bir yere oturmak zorunda kalabilirsin.
Yet you have the nerve to come here in the name of peace.
Yinede buraya barış adına gelmek için cesaretlisin.
Come on. Abby said if you didn't use your brain, we...
Abby dedi ki eğer beyninin kullanmazsan, biz...
Oh, I knew you'd come through.
Geleceğini biliyordum.
We need you to come reel us in.
Bize ciddi süratle gelmen lazım.
Clarke, you're exposed. Come on.
Clarke, maruz kalmışsın, gel.
Hey, hey, hey, hey. Come here. I got you.
Gel buraya, tuttum seni, tuttum, tuttum.
Oh, come on, Clarke. You can do this.
Haydi Clarke, yapabilirsin.
It's been safe for you to come down for over a year now. Why haven't you?
Burası 1 yıldan uzun süredir gelebileceğiniz kadar güvenli, neden gelmiyorsunuz?
You want to help, come and fold some laundry.
Yardım etmek istiyorsan, gelip biraz çamaşır katlayabilirsin.
Come on, sit down, get some food in you.
Gel otur, yemek yeriz.
You're the one who convinced him to come to our rescue.
Onu bizi kurtarması için ikna eden sensin.
You haven't bothered to come see him.
Gelip görmeye tenezzül bile etmedin.
Come on. I'll help you.
Hadi, sana yardım ederim.
So when it hits you, when your mind shuts down, when you open your mouth and no words come out, the good news is...
Duygularınız sizi çarptığında, zihniniz kapandığında ağzınızı açtığınız halde hiç kelime çıkmadığında tek bir iyi haber vardır.
I'm not the one that asked you to come here in the first place.
Buraya gelmeni ben istemedim.
People come to you in need, you provide them comfort.
İhtiyacı olan insanlar geliyor. Ben de onları rahatlatıyorum.
You know that. No, not now. I'm just saying, I don't know why we had to come all the way out here.
Şimdi olmaz ama onca yolu boşuna gelmiş olmayalım.
I mean, come on. You made your point.
Söylemek istediğini söyledin zaten.
I am just trying to come up with a fix for our patient, regardless of the fact that you don't even want me here.
Beni burada bile istemediğin gerçeğini unutmaya çalışıyorum.
Rachel, you know you can't come in.
Rachel, içeri gelemezsin biliyorsun.
If you can just come back to the car...
Arabaya geri dönelim.
I'm sorry, you could come in and shut the door.
Üzgünüm, içeri gelip kapıyı kapatabilirsin.
It's like I come in, two seconds, you're both running out quicker than two shakes of a lamb's tail.
Yani içeri geldim... Ve iki saniye sonra ikiniz de kaçıyorsunuz. Kuzunun kuyruğunun iki kere sallanmasından daha hızlı.
Hunt wants you to come home.
Hunt eve dönmenizi istiyor.
You can't just come in and rearrange things without asking me.
Öylece gelip bana sormadan bir şeyleri değiştiremezsin.
You need sleep. Come on.
Senin de uyuman gerek.
Yes. You see a problem in our marriage, will I hear about it, or will some consultant come and kick me out of our bedroom?
Evliliğimizde bir sorun olursa bana söyleyecek misin yoksa bir terapist gelip beni yatak odamızdan mı atacak?
You asked her to come in here?
Gelmesini sen mi istedin?
I will come and talk to you when we're done.
İşimiz bitince gelip haber vereceğim.
Uh, I'll come look, but I think that you're right to delay your patient's ACL surgery until after she delivers.
Gelip bakacağım ama hastanın ACL ameliyatını doğuma kadar ertelemekle doğru karar verdin.
I am. And as your chief... I am ready to lift the suspension if you feel you can come back.
Senin şefin benim ve şefin olarak kendini geri dönmeye hazır hissediyorsan uzaklaştırmanı kaldırmaya hazırım.
Please. Come on. I need you.
Lütfen, sana ihtiyacım var.
You might tell Dr. Webber that if he wants to sleep soundly, he should come home and sleep next to his bride.
Dr. Webber'a iyi bir uyku çekmek istiyorsa evine gelip karısının yanında uyumasını söyleyebilirsin.
You weren't even supposed to be here today. Come on.
Bugün buraya gelmen bile gerekmiyordu.
I never wanted to come between the two of you... you and Jackson.
Aranıza girmeyi asla istemedim. Jackson'la ikinizin.
- come on... let your godmother spoil you a little bit.
- Vaftiz annen olarak seni biraz şımartayım.
Come on, Diane, you know you got to give up something.
Hadi ama Diane bir şeylerden ödün vermek zorundasın.
Come on, Diane, is this what you're left with... badgering someone in a wheelchair?
Yapma ama Diane tekerlekli sandalyedeki birini böyle mi rahatsız ediyorsun?
Come on, sympathy doesn't suit you, Adrian.
Yapma, sempati yapmak sana uymuyor Adrian.
Would you like to come back? Yes.
- Ofisine dönmeyi ister misiniz?
I'll come for you at 8 : 00.
- Saat 20.00'de gelirim.
I was hoping you could come by for dinner tonight.
Bugün akşam yemeğine gelmeni umuyordum.
Um, actually... a-are you sure you can't come by earlier?
Aslında... Daha erken gelemeyeceğinden emin misin?
That's why he called you to come home.
Seni eve çağırmasının nedeni bu.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]