English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ Y ] / You like it rough

You like it rough translate Turkish

101 parallel translation
- You like it rough?
- Sert mi seviyorsun?
You like it rough, don't you?
Sert seviyordun, değil mi?
Yes, you like it rough!
Evet, sert seviyordun!
- So, you like it rough, do you?
- Yani, kabalıktan hoşlanıyorsun, öyle mi?
Ooh, you like it rough.
Ah, sen sert seviyorsun.
You like it rough!
Sertlikten hoşlanıyorsun!
Yeah, you like it rough. Don't you, you dirty little monkey?
Sert seviyorsun değil mi, seni pis maymun?
You should've told me you like it rough.
Bana sertlikten hoşlandığını sen söylemiştin.
You like it rough, huh?
Sertlikten hoşlanıyorsun ha?
You like it rough.
Sert seviyorsun demek.
OH, BUT YOU LIKE IT ROUGH, DON'T YA?
Ama sen sertlikten hoşlanıyorsun, değil mi?
You like it rough?
Sertlikten mi hoşlanıyorsun?
Hope you like it rough.
İlk randevu. - Umarım sert seversin.
Come on, since when don't you like it rough, baby?
Hadi, ne zamandan beri kaba sevmiyorsun, bebek?
You like it rough, don't you?
- Sert seksten hoşlanıyorsun, değil mi?
- You like it rough?
- Sertten hoşlanır mısın?
Yeah, bet you like it rough-Y.
Tabii, eminim çok hoşuna gitmiştir.
Rough, you like it rough
Esmer... esmer seviyorsun.
- You like it rough, don't you?
- Sert seviyorsun değil mi? - Evet!
You like it rough like that?
Bu şekilde sertlik hoşuna mı gidiyor?
You like it rough.
Zor oynamak istiyorsun.
It's always rough with people we like. You should know.
Sevdiğimiz insanları hep zorlarız.
Do you know what it's like to be alone in a camp full of rough-neck miners, a father who holds a quiet hatred for you because you're not the son he's always wanted?
Bir kamp dolusu hödük madencinin ve senden nefret eden bir babanın arasında yalnız kalmak nasıl bir şeydir, biliyor musun? Çünkü sen onun hep beklediği oğlu değilsin.
I like it when you do that rough stuff.
Sert olduğunda çok hoşuma gidiyor.
like it rough, don't you, Nardello?
Sertlikten hoşlanıyorsun, değil mi, Nardello?
Yeah, and it looks like you're having a rough day... so give us the scepter back and we'll get out of here.
Yeah, zor bir gün geçirmişe benziyorsunuz... O yüzden asayı geri verin de biz de evimize dönelim.
She likes it when you rough her up like a soldier.
Onu bir asker gibi hırpalamanı seviyor, değil mi?
Yeah, I like it rough. But you gotta speak up.
Ama yüksek sesle konuşman lazım, seni duyamıyorum.
But it sounds like you're having a rough time with it?
Ama görünüşe göre sen açıklamakta zorlanıyorsun. Hayır.
It sounds like things are rough, but don't you wanna be talking to Buffy about this?
Durum kötü görünüyor. Ama bunları Buffy'yle konuşman gerekmez mi?
I like it when you treat me rough!
Bana sert davranman hoşuma gidiyor!
I like it when you're rough.
Sert davranmana bayılıyorum.
You like it a little rough, huh?
Sertlikten hoşlanıyorsun, ha?
Oh, you like it a little rough.
- Demek sert seviyorsun.
Like when it got too rough for you back at Manticore.
Manticore'da işler ağırlaşınca yaptığın gibi.
So you like it rough?
Demek sertlikten hoşlanıyorsun.
Forgot you like it a little rough.
Bu işi sert sevdiğini unutmuşum.
I've got to say, it looks like you've had a really rough trip.
Görünüşe göre çok çetin bir yolculuk yapmışsın.
- Now you're gonna have to rough it just like the rest of us, Mr. Fancy Pants.
- Şimdi sen de bizim gibi sürüneceksin, Bay Havalı.
If I'm rough, it's because you like it when I...
Sertsem, sen öyle sevdiğin içindir.
What, you and your boyfriend here like it kinda rough?
Ne yani, sen ve erkek arkadaşın biraz kaba tarzdan mı hoşlanıyorsunuz?
I know you're feeling abandoned, but we just went through a really rough spot, and I'm not the type to make decisions without thinking about it for at least, like, a few months.
Kendini terk edilmiş hissettiğini biliyorum, ama çok zor zamanlar atlattık ve ben önemli kararları, üzerlerinde en azından birkaç ay düşünmeden verecek adamlardan değilim.
Oh, Janie, it's so hard to be in the same room with you, because even though I'm a rough ne'er-do-well, my love for you burns like a fire deep in my soul.
Oh, Janie, seninle birlikte bu odada olmak çok zor, Bu isi asla iyi yürütemesem bile, Askim senin için ruhumun derinliklerindeki bir yangin gibi yaniyor.
It must be rough to believe in something so much and have it disappoint you like that.
Zor olmalı. Bir şeye bu kadar inanırken, seni hayal kırıklığına uğratması.
Well, it sounds like you guys had a pretty rough night, huh?
Siz ikiniz hayli zorlu bir gece geçirmiş gibisiniz
You know, it's rough, it's like one thing after another.
Bilirsin zordur, bir şey olur ve ardından başka bir şey.
It sounds like you had a rough crowd. No.
Sıkı bir kalabalıkla karşılaşmış gibi konuşuyorsun
Oh, you do like it rough, don't you?
Sert yapmayı seviyorsun değil mi?
It wasn't rough, you guys never beat me up or tied me to a tree or anything like that.
Zor değildi, beni asla dövemezlerdi ya da ağaca falan bağlayamazlardı.
I like it rough but you're hurting me.
ben de sertlikten hoşlanırım ama beni incitiyorsun.
Rich kid like you Probably had a pretty rough go of it in prison.
Senin gibi zengin bir çocuğun hapse girmesi zor olmuştur.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]