English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Fransızca / [ D ] / Daha fazla yok

Daha fazla yok Çeviri Fransızca

2,123 parallel translation
Artık daha fazla silah zoruyla iş yaptırmak yok.
Tu sais quoi, plus d'approche à main armée.
Problem şu, daha fazla ekipmana ihtiyacımız var, elektrikten bahsetmeme gerek bile yok.
Par contre, il va nous falloir plus d'équipement, et surtout l'électricité.
- Daha fazla oyalanmak yok.
On traîne plus. Finissons-en.
Ve bu fazladan sera gazının atmosfere girişiyle, en kötü senaryo gerçekleşebilir, 6 veya daha fazla derece artabilir. Sonuç olarak dünyadaki yaşamın çoğu yok olabilir.
Ce surplus de gaz à effet de serre dans l'atmosphère pourrait faire grimper la température de 6 degrés ou plus et ainsi engendrer l'extinction de la vie sur terre.
Bu davaya daha fazla müdahale etmek yok, Bay Castle.
N'intervenez plus dans cette affaire, M. Castle.
- Daha fazla işten bahsetmek yok.
- On ne parle plus boutique.
35 seneden fazla süredir dalıyoruz ve daha önce daldığımız yerlere gittiğimizde okyanuslardaki yok oluşu kendi gözlerimizle görebiliyoruz.
On plonge ensemble depuis 35 ans. Quand on retourne tous les ans aux mêmes spots, on constate la dégradation des océans de ses propres yeux.
- Daha fazla ci... - Daha fazla cinayet yok.
Fini les tueries.
Daha fazla konuşmamıza gerek yok.
Nous n'avons plus besoin de parler.
Daha fazla kayba ihtiyacımız yok.
Pas besoin de nouvelles pertes.
Daha fazla yağ, bodur dullar ya da kendinden nefret ettiği için burnunu yaptıran yahudi kadınlar yok.
Finies les lipos, les divorcées rondouillardes, et les rhinoplasties sur des juives qui ne s'aiment pas. Je suis libre, bébé. J'emmène Lizzy et mon gosse en Italie.
Daha fazla insanı korkutup kaçıracak yüzümün etrafında bir tele ihtiyacım yok.
Je n'ai pas besoin de fils supplémentaires plein le visage qui effraieraient encore plus de monde.
Şu andan itibaren daha fazla methiye yok.
Donc, à compter de maintenant, plus de louanges.
Peki, tamam, ben de daha fazla para yok, o yüzden onu hapisten çıkarmamı bekleme.
Je n'ai plus d'argent, oubliez-moi pour la caution.
Bir kere söyledim, Cooper, daha fazla konuşma ve açıklama yok.
- Je te l'ai déjà dit, Cooper. Fini de parler et de s'exprimer.
Sorun şu ki tatlım... daha fazla paramız yok.
Le truc, chérie, c'est qu'il n'y a plus d'argent.
Daha fazla deja vu yok. Deja vu bitti.
Je peux sortir de table?
Beni daha fazla sevmene ihtiyacım yok.
Je ne veux pas que tu m'aimes plus.
Bu yüzden daha fazla komplo yok, Masonlar yok ve aynı zamanda daha fazla viski yok.
Alors plus de complots, plus de francs-maçons, et plus de scotch, non plus.
Daha fazla sıkıntı yok, bana çağrı bırak.
Si t'as des ennuis, appelle-moi.
- Daha fazla tartışmaya gerek yok, Richard.
- Inutile d'en parler plus longtemps.
Her iki ihtimalde de daha fazla burada kalmamıza gerek yok.
- plus besoin de rester ici.
Sigortam hiçbir fizik tedaviyi kapsamıyor. Sahip olduğumdan daha fazla faturaya da ihtiyacım yok kesinlikle.
Mon assurance ne couvre aucun physiothérapeute, et je n'ai pas besoin de plus de factures que je n'ai déjà, ça, c'est sûr.
Daha fazla soru yok.
Plus de questions.
Bundan böyle daha fazla masumun canını almayacağım. Artık kanlı yataklar yok. Dalga geçmek için gaddarlık yapmayacağım.
Plus de vies innocentes, de lits ensanglantés et de cruauté gratuite.
Daha fazla aldatmaca yok.
Sauve qui peut!
Bunu daha fazla ertelemenin bir anlamı yok.
Ça ne sert à rien d'attendre plus longtemps.
Daha fazla şüpheye ihtiyacımız yok.
Arrêtez avec vos soupçons,
Daha fazla sürpriz eleman yok.
On n'a plus l'effet de surprise.
Lizzie'ye sırılsıklam âşık. Bay Rossetti'nin libidosu üzerinde, bir sokak köpeğinin üzerindekinden daha fazla kontrolü yok.
Mr Rossetti n'a pas plus de contrôle sur sa libido qu'un chien dans la rue.
Buna daha fazla devam etmeme imkân yok.
C'est impossible que je puisse continuer.
Tamam bakın, daha fazla tartışmanın anlamı yok.
C'est plus l'heure des disputes.
Çünkü o kızın hayatını yaptığından daha da fazla mahvetmeye hakkın yok.
Tu n'as pas de raison de gâcher sa vie, plus que tu ne l'as déjà fait.
Daha fazla endişelenmene gerek yok artık.
T'en fais plus pour ça.
Daha fazla itiraf yok, daha fazla güzel davranışlar yok ve daha fazla sıçtığımın vicdan azabı yok.
Fini les confessions, les bonnes actions et les putains de remords.
Daha fazla bira yok sana.
Fini, la bière.
Daha fazla zamana ihtiyacımız yok, Mike.
Il ne te faut pas plus de temps, Mike.
Pekala. Artık daha fazla konuşmak yok.
Bon, on arrête de parler.
Matthew, daha fazla konuşmak yok!
- Matthew, arrête de parler.
Daha fazla eğlence yok. Adamı bulmak istiyorum.
Fini les diversions, je veux le trouver...
Daha fazla duygusallık yok.
Plus d'émotion.
Daha fazla sorum yok.
Plus de question.
Daha fazla meyve yok, Walter.
Plus de fruit, Walter.
Daha fazla tartışma yok.
- Plus de coups de boule.
Daha fazla bebek lafı yok.
- Promis.
Ama daha fazla ateş etmek yok, oradaki insanları tehdit etmek yok yoksa yardımımı alamazsın ve ikimizde kaybederiz.
Ou vous n'aurez pas mon aide, et on perdra tous les deux. D'accord?
Daha fazla benim hakkımda soru sormak yok.
Ne pose plus de questions sur moi.
Zamanın başlangıcından beri insanoğlunun öğrendiğinden çok daha fazla bilgi, 20 yıl süren keşiflerle Kim'de bloke edilmiş ve başka hiçbir yerde yok mu?
20 ans de savoir, plus qu'on n'en a jamais acquis, sont dans Kim, et nulle part ailleurs?
- Daha fazla ölüm lafı yok.
- Plus de "si je".
Çünkü tüm paramı kaybettiğimde Bayan Liza Minnelli dinlemekten daha fazla keyif aldığım bir şey yok.
Génial. Quand mon argent a disparu, j'adore écouter les vocalises de Liza Minnelli.
Yapabileceğimiz daha fazla bir şey yok.
- On ne peut rien faire d'autre.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]