O da benim Çeviri Fransızca
2,714 parallel translation
O da benim en iyi arkadaşım, Paul. - Dinlemiyorum.
Mon meilleur ami, Paul.
Thundrilium, Mumm-Ra'nın ordusunun yaşam kaynağı ve o da benim kontrolümde.
Le Thundrilium, le sang de l'armée de Mumm-Ra. Et il est sous mon contrôle.
Evet, o da benim.
- C'est moi.
Ben onun Sid'i, o da benim Nancy'mdi. İçkiyi bıraktıktan sonra, bunu kaldıramadı sonra da zavallı şey... Kafayı yedi.
C'était comme si j'étais Sid et elle Nancy et puis je suis devenu sobre et elle l'a pas accepté... elle est juste devenue... un peu folle.
Galiba artık o da benim iç yüzümü görüyor.
Et il me voit tel que je suis réellement.
Karımı tanırdın, o da benim sana güvendiğim kadar güvendi.
Tu connaissais ma femme. Comme moi, elle avait confiance en toi.
Kız defterini kapaması gereken biri varsa o da benim.
Si quelqu'un devait en avoir marre, ce serait moi.
Senin tanrı gibi gördüğün Won Bin ve Hyun Bin gibi adamlar var ya o da benim için böyle işte.
l'amour? Sérieux? n'est pas un homme ordinaire.
Fakat bu beyefendilerin taşıdığı öneme bakarsak eminim o da benim gibi sabahın 3'ünde buraya memnuniyetle gelecektir.
Mais étant donnée l'importance de ces messieurs, à divers titres, je suis sûr qu'il sera aussi ravi que moi de venir ici à 3 h du matin.
¶ Sefaletten kendini serbest bırak ¶ Seni özür kılacak tek şey var ¶ O da benim aşkım
RED DOG, Le vagabond du Pilbara, érigé par les nombreux amis qu'ils s'est fait durant ces voyages.
O da benim gibi doğayı seviyor. Hayır işlerine zaman ayırmayı seviyor. Sağlıklı yemekler yemeyi seviyor.
Elle aime la nature comme moi, consacrer son temps aux bonnes œuvres, et manger sainement.
Ayrıca Bouchard Hanım da benimle gelecek. Zira o da benim kadar canavar.
Et à condition... que Mlle Bouchard aille avec moi... car elle n'en est pas moins un monstre que moi.
Zaten o da benim ilk seçimim olurdu.
C'est aurait été mon premier choix indépendamment.
O da benim hikâyelerimi sevdi.
Il a aussi aimé mes histoires.
Ve o da benim karım, ahbap.
Et c'est ma femme, Pal.
- Ona ne oluyor? - Bu benim bölgem. O da benim bebeğim.
C'est mon district, mon bébé.
Evet, o da benim hastalarımdan biri, onun hakkında konuşamam.
Oui, et il est un de mes patients, donc je ne peux pas parler de lui.
Tüm elektriği benim kullanmamdan hep şikayetçi oluyor da, o yüzden.
Elle se plaint toujours à propos de comment je fais sauter le courant et tout ça.
Austin, eğer tek başıma gidersem üzgün ve zavallı olduğumu düşünebilir. O yüzden yanımda benim kadar zavallı arkadaşlarımı da götürüyorum.
Austin m'a suggéré l'idée, mais y aller toute seule serait triste et pathétique, donc... je veux amener amis triste et pathétique avec moi.
O da benim hücre arkadaşım olacak.
Elle partagera ma cellule.
Bir sorun var, o da benim deli olmam.
- Oui, je suis fou!
Benim annem buralardeyken, o da herzaman benim yanımdaydı, tıpkı annen gibi...
Quand ma mère était avec nous, elle me défendait aussi, toujours, exactement comme votre mère...
O şişko arkadaşına da söyle, burası benim evim, onun değil.
Et dis à ton obèse d'ami que c'est ma maison, pas la sienne.
Diğer gönüllülerden çok daha fazla mesafe kat ettim ve bunun mükâfatını da onunla tanışarak alacağımı sanıyordum ama saha yöneticisi yardımcısı 2 dakikalığına geldiğinde ihtiyaç molası vermiştim ve o anda benim yarım kadar bile çalışmışlığı olmayan Marcia Phillips yerime geçti.
J'ai enregistré plus d'heures que n'importe quel autre volontaire, et pour me récompenser, j'étais censée le rencontrer, mais j'ai pris une pause pipi quand le chef de campagne est passé deux minutes, et soudain Marcia Phillips y allait à ma place alors qu'elle a fait moitié moins d'heures que moi.
Ve şu telefon fikri ki o da sana ait ama bugün bana arka çıktığın için benim gibi göründü.
Et grâce aux relevés téléphoniques, qui étaient aussi ton idée... mais qui est devenue la mienne quand tu me l'as filée aujourd'hui.
Elin kayar da tetiği çekersin diye diyorum o silaha benim üstüme doğrultmak zorunda mısın?
Sans vous donner raison de tirer, est-ce indispensable de pointer cette arme sur moi?
O şifreyi hatırlayamazsam çaldığım parayı iade edemem. Sonra da ayvayı yerim çünkü benim o kadar...
Sans mot de passe, je ne peux pas récupérer cet argent et là, je suis foutu, car je n'ai pas...
o an için sevinmiştim. Çünkü, çünkü bar benim burada kalmam için bir bahane. Ve, ve bu da sana yakın olmam anlamına geliyor.
Tu sais, parce que - parce que le bar est une excuse pour - pour rester ici, et, et je veux dire pour être plus proche de toi.
O da senin benim üzerimde iyi bir etkin olduğu.
C'est vous qui avez une bonne influence sur moi.
Benim köpeğim o, adı da Pinky.
C'est mon chien, Pinky.
O doğmamış çocuk gibi, onlar da benim bir parçam ve o pis ellerini torunuma sürmene izin vermeyeceğim.
Ils font partie de moi, tout comme cet enfant à naître fait partie de moi... et je ne vous laisserai pas mettre vos sales pattes sur mon petit-fils.
Eğer o buradaysa, tahminimce benim adam da buradadır.
S'il est là, j'ai l'impression que mon justicier s'y trouve aussi.
Tamam, cinayet mahallini araştırmak da benim işim için oldukça önemli bir yer ama. Eğer polisin bizimle işbirliği yapmasını istiyorsan onların dinleriyle oynama o zaman, dostum.
Inspecter une scène de crime est crucial pour mon travail. tu dois respecter leur religion.
Ve, sana da beni desteklemeni öneririm çünkü bu iş benim başıma yıkılırsa yaşadığın o şatafatlı hayatı senin o açgözlü küçük pençelerinden almalarını sağlarım.
Tu devrais commencer à me soutenir, { \ pos ( 190,210 ) } car si on me soupçonne dans cette affaire, je ferai en sorte que tout ce à quoi tu tiens { \ pos ( 190,210 ) } soit retiré de tes petites mains avides.
Alex benim geriye kalan tek bekar dostumdu ve... artık o da yok...
Alex a été mon dernier ami, et... maintenant, il est parti.
Peki, bak... Şu son birkaç günde farkettiğim bir şey varsa o da senin Alex'in hayatında vazgeçilmez bir parça olduğun. Dolayısıyla bu durum seni benim hayatımın da vazgeçilmez bir parçası yapıyor.
Écoutes, si je n'ai rien compris au cours des deux derniers jours, c'est que tu es un élément indispensable de la vie d'Alex, qui... fait de toi un élément essentiel de ma vie.
Benim yanımda nakit taşımamamın bir sebebi var. Ve bu da o.
C'est pas pour rien que j'ai jamais d'espèces.
Sanırım benim çocukluğum da aşağı yukarı o zamanlar sona erdi.
Mon enfance s'est terminée... à ce moment-là.
Paramız olmasa da pek çok zengin kişi tanıyoruz çevremizde. O benim param değil!
hein?
Aslında, son zamanlarda benim hayatım da biraz karışık. O yüzden biraz... Bir an önce yiyin yoksa soğuyacak.
Laissez-moi vous dire que ou des évènements en rapport avec l'entreprise.
Ne kadar kötü olsa da, ne kadar yanlış yapsa da o yine de benim kardeşim.
- Je t'aime! Même s'il fait des conneries, c'est mon frère et il est n ° 1.
Ve o kağıtda da... Benim telefonum yazılı.
Et ce bout de papier... c'est mon numéro de téléphone.
Sahada da olsaniz, o kalabaliğin içinde de olsaniz bu duygunun bir esi benzeri yoktur ve benim için futbol budur.
Et qu'on soit sur le terrain ou bien dans la foule, rien ne peut égaler ça. C'est ça, pour moi, le soccer.
Burada olmaktan daha iyi tek bir sey var, o da baba olmak tabii bütün o bez degistirme olayi disinda. Gerçi Sandy benim yerime onu yapacak zaten.
La seule chose meilleur que ça c'est d'etre père, sauf pour tout les changements de couches, mais Sandy le fait pour moi de toute façon, donc...
Benim babam da yakın zamanda öldü ve bilirsin, o da tam olarak mükemmel bir insan sayılmazdı, yani...
Mon père est mort aussi récemment, et lui non plus n'était pas le père du siècle.
Ya sen ya da aptal kardeşin benim silahımı aldı ve benim o silaha ihtiyacım var.
Toi ou ton larbin avez pris mon flingue. J'en ai besoin.
Eşiniz ve siz ailevi meselelerimize karışmayı ne kadar uygun görüyorsanız bu bir o kadar da Emma, annesi ve benim aramda bir mesele.
Bien que votre femme et vous avaient jugé bon de vous mêler de nos affaires de famille, c'est entre Emma, sa mère et moi.
Ama o ihtiyarı benim aramam ya susturmak ya da telaşlandırmak gibi olur.
Mais appeler moi-même le vieux ça semblerai le mettre au pied du mur
Evet, biliyorum. İlgilenmiyor ama benim oyunculuk kariyerimi destekliyor, yani o da mutlu.
C'est le cas, mais... il me soutient dans ma carrière, alors il est content pour moi.
En kötü tarafı da o benim en çok kazandıran elemanlarımdan biri.
Et le pire c'est qu'il est l'un de mes meilleurs salariés.
Benim gördüğüm şeyi o da görecek, sana sahip olacak.
Elle verra ce que je vois, et elle vous possèdera.
o da ne 669
o da olur 28
o da sensin 43
o da var 56
o da yok 16
o da ne demek 78
o da nedir 79
o da burada 16
o da beni seviyor 25
o da iyi 30
o da olur 28
o da sensin 43
o da var 56
o da yok 16
o da ne demek 78
o da nedir 79
o da burada 16
o da beni seviyor 25
o da iyi 30
o da dedi ki 42
o da 410
o da nesi 25
o da bana 49
o da kim 286
o da gitti 18
o da mı 21
o da kimdi 18
o da doğru 23
o daha bir çocuk 37
o da 410
o da nesi 25
o da bana 49
o da kim 286
o da gitti 18
o da mı 21
o da kimdi 18
o da doğru 23
o daha bir çocuk 37
o da ne öyle 27
o da öyle 48
o daha çocuk 50
o da neydi 223
o da nereden çıktı 18
o da neydi öyle 27
o da değil 31
o da öldü 29
o da oradaydı 16
o da öyle 48
o daha çocuk 50
o da neydi 223
o da nereden çıktı 18
o da neydi öyle 27
o da değil 31
o da öldü 29
o da oradaydı 16