O da var Çeviri Fransızca
3,135 parallel translation
O da var...
Ca l'est aussi.
- Evet, o da var.
Oui, ça aussi.
Evet, o da var.
Ah, ouais, voila.
O da var tabii.
Ca marche aussi.
- Evet o da var.
- Ouais, c'est dommage.
Tabi o da var.
Oui, ça aussi.
Tabii ki o da var.
C'est vrai, bien sûr.
Evet o da var.
Ouais, ça aussi.
O da var tabii.
Bien, il y a ça.
Burada "kayıt" ve "kes" diyebilecek tek kişi var, o da benim.
Okay? Je suis le seul qui dit "action" Et je suis le seul qui dit "coupez"
Bir bilim adamı olamayabilirim ama bir mantığım var ve o da bu adam doping yapıyor diyor.
Maintenant, écoutez, je ne suis peut être pas un scientifique, mais j'ai un certain instinct, et il me dit que ce mec se dope.
Tek bir işin var o da, kadının deliğe düşmesini engellemek.
Tu n'a qu'une mission - L'empêcher de tombe dans le putain de trou!
Sonra o da, "Bu çok büyük bir adım." dedi. Sonra ben de ; "Kız kardeşinin çok çirkin ayvaları var." dedim.
Il a dit : "c'est trop demandé", moi : "ta soeur a les nénés qui tombent".
Unutma, o her kimse, onun da duyguları var.
Oui... Qui que ce soit, souviens-toi qu'elle a des sentiments.
Evet ama unutma, o her kim ise onun da duyguları var.
Oui mais souviens-toi, qui que ce soit, elle a des sentiments.
- Jack, Tanrı aşkına, New York'a gelmemin sadece bir sebebi var, ve o da Gunga Din'nin burda sigorta taksidimi alıyor olması.
- Jack, pour l'amour de Dieu, il n'y a qu'une seule raison pour laquelle je suis venue à New York, et c'est parce que Gunga Din ici prend mon assurance.
Bir de "Vızıltı" denen bir olay var, o da NSA ağında bulunan bir dahili teftiştir.
Ensuite il y a ça, du réseau local de la NSA. Ce n'est que de la routine...
Ama iyi olmadığın bir şey var. O da Silver'ın ihtiyacı olan sen değilsin.
Il y a une chose pour laquelle tu n'es pas le plus fort, et c'est ce dont a besoin Silver.
O kadar da değil. Elimizde tıbbi tekniği var.
Nous avons sa technique médicale.
O bilmiyor, ama sen biliyorsun. Bildiğim bir şey var o da, 18 yaş altındaki bir çocuğa zorla ifade verdirttin.
Je sais que tu as forcé les aveux d'un gamin de 18 ans.
O yüzden lütfen, sana ya da kocana gelen bir telefon ya da şüpheli bir fan mektubu var mıydı hatırlamaya çalış?
Donc veuillez penser à des appels téléphoniques que vous ou lui auriez pu recevoir ou bien des e-mail de fan suspects.
O zamanlar bir kredi kartı ya da banka hesabı var mıydı?
Elle avait une carte de crédit ou un compte en banque?
Bebeğim sorunlu, kızgın ve yorucu olsa da aynı zamanda da çok zeki ve gözüm her an üstünde olursa ve sebzelerini yemeyi unutmazsa dünyayı bile değiştirebilir. O yüzden başka bir bebeğe ayıracak ne zamanım ne de enerjim var James.
Et mon bébé est troublé et en colère et épuisant et brillant, et il peut actuellement changer le monde si je garde mes yeux sur lui chaque minute et m'assure qu'il mange ses légumes, et donc je n'ai pas le temps ou l'énergie
Davetiyemiz var. O da gelecek.
On a l'invitation.
Ayrıca o kanın kayıp karına ait olduğuna da bahse var mısın?
Vous voulez parier que ce sang vient de votre femme disparue?
Artık sadece bir kankam var ve o da Wan'er.
A partir de maintenant, je n'ai qu'une seule B.F.F., et c'est Wan'er.
Evrenin garip bir mizah anlayışı var sanırım. Yani eğer bunlar meth ile alakalıysa o halde neden New York'da öldürülmedi. Yok, hayır.
L'univers a le sens de l'humour, je suppose.
Evet, baskıcı, duygusuz örümceklerle dolmuş bir cehennem olmuş ama buraya bir yörüngeyle geldim o yüzden bence bu yolculuğun yıldırıp topallayarak da olsa ona, Yael'e getirme ihtimali var.
Oui, c'est un paysage d'enfer, répressif, sans âme, et infecté, mais j'étais sur une trajectoire, et je pense qu'il y a une possibilité pour que ce voyage boiteux et plein de démonstrations de force, m'amène à elle, m'amène à Yael.
O zaman görüştüğünüz başkaları da mı var?
Alors, vous en approchez d'autres?
Elimde Fowler'ın önceden kovulduğuna dair kanıt var. O kendi düzenlediğ sahte kimyasal sızıntı da yaralandı.
J'ai la preuve que Fowler était sur le point d'être viré juste avant de se blesser en mettant en scène cette fausse fuite chimique.
Aramızda büyük bir fark var. O da Kerry.
Il y a une grande différence entre toi et moi, et c'est Kerry.
Ailenin tek bir arabası var. O da gayet temiz.
Leur voiture est payée.
Mainstream medyasının sevdiği bir şey var ki, o da görsel olması.
Et s'il y a quelque chose que les médias aiment c'est un visuel.
Ne var biliyor musun şunu da duy o zaman.
Tant qu'on y est, il faut que tu saches.
O kadının da sorunları var.
Elle est dans une phase.
Fırına yerleşmiş bir karga ailesi var, ve görüntüleri o kadar da hoş değil.
Il ya une famille de corbeaux qui vivent dans le four, et ce n'est pas aussi drôle que ça puisse paraître.
Ama bir şey var ki o da onun Karen olmadığı.
Mais ce truc ici... ce n'est pas Karen.
Roma'da o kadar çok güzel kadın var ki.
Il y a tant de belles femmes à Rome.
Dosyasında neredeyse hiçbir şey yok. Sadece evinin adresi var ki o da yalan olabilir.
Il n'y a presque rien là-dedans... juste une adresse et même ça, c'est peut-être un mensonge.
Bence o saatten başka da ortaya çıkarılması gereken şeyler var.
Je pense qu'il y a plus à découvrir que cette montre.
Kesin olarak bildiğim bir şey var ki o da, suçlular ne kadar zeki olursa olsun bir yerde mutlaka hata yapar.
C'est un acte de foi pour moi que tous les criminels, aussi intelligents soient-ils, finissent par faire un faux pas.
İçeride bir adamım var, o da bize onların yerini söyleyecek ve kameraları halledecek.
On a un gars à l'intérieur qui va nous renseigner sur leur localisation, s'occuper des caméras.
Dışarıda yardım edebileceğimiz o kadar çok küçük can var ki.
Il y a tant de petites âmes qui ont besoin de notre aide.
Hayır onun bir kardeşi var o da erkek.
Non, il a un frère, par contre.
Kesin olarak bildiğim tek bir şey var o da, onu sevdiğim.
La seule chose que je sais pour sûr cependant... c'est que je l'aime.
Elbette, binlerce farklı sorunun tek bir cevabı var o da mevkiyi Branson'a vermek.
La réponse évidente à mille questions différentes est de donner le poste à Branson.
Hatta üzerinde ne var o da umurumda değil.
Je m'en fous encore plus de ce que tu as sur toi.
Benim yaşımda hiç fark etmez. Biliyor musunuz hayatım boyunca tek pişmanlığım var. O da bu adada yaşarken..... sörf yapmayı hiç öğrenmedim.
peu importe. j'ai jamais appris le surf.
ve emlakçıya göre sadece bir tane teklif var, o da aldığımın yarısına.
Et selon l'agent immobilier J'ai une offre pour la moitié de ce que je l'ai acheté
Evet ama bize yardım edebilecek tek biri var o da June Cogan.
Ouais, mais il n'y a... il n'y a qu'une personne qui peut nous aider avec ça, et c'est June Cogan.
Bulmazsak, terleme hastalığını salacak ve ona usturlabı vermemiz gerekecek o da zamanı geri döndürecek Depo var olmayacak sen ölmüş olacaksın, dünya umudu kaybedip kargaşaya ve çaresizliğe düşecek.
Si nous n'agissons pas, il va libéré la maladie Nous aurons à lui donner l'astrolabe Il va remonter le temps
o da ne 669
o da benim 38
o da olur 28
o da sensin 43
o da yok 16
o da ne demek 78
o da iyi 30
o da nedir 79
o da burada 16
o da dedi ki 42
o da benim 38
o da olur 28
o da sensin 43
o da yok 16
o da ne demek 78
o da iyi 30
o da nedir 79
o da burada 16
o da dedi ki 42
o da beni seviyor 25
o da nesi 25
o da bana 49
o da 410
o da kim 286
o da gitti 18
o da mı 21
o da kimdi 18
o daha bir çocuk 37
o da doğru 23
o da nesi 25
o da bana 49
o da 410
o da kim 286
o da gitti 18
o da mı 21
o da kimdi 18
o daha bir çocuk 37
o da doğru 23
o da ne öyle 27
o da öyle 48
o daha çocuk 50
o da neydi 223
o da nereden çıktı 18
o da neydi öyle 27
o da değil 31
o da öldü 29
o da oradaydı 16
o da öyle 48
o daha çocuk 50
o da neydi 223
o da nereden çıktı 18
o da neydi öyle 27
o da değil 31
o da öldü 29
o da oradaydı 16