Just one time translate Turkish
2,476 parallel translation
Just one time.
Bir kere sadece.
- It was just, just one time.
- Sadece, sadece tek seferlikti.
- He never said he was sorry just one time.
Bir kez bile "özür dilerim" demezdi.
IT WAS JUST ONE TIME, AND WE HATED OURSELVES FOR IT.
Bir defa oldu ve bu olaydan ne kadar nefret ettik anlatamam.
Let me just try that one more time.
Bir kere daha deneyeyim.
One time he just lived with the animals.
Bir ara hayvanlarla yaşıyordu.
I just felt like we should talk one more time.
Sadece bir kez daha konuşmamız gerektiğini düşündüm.
No. Look, we gotta make this just a one-time thing.
Bunun tek seferlik bir şey olarak kalması lazım.
Yeah, so we're just gonna do all the traditional shit, do all the stuff Nath loves, just for one last time.
Hep yaptığımız şeyleri yapacağız. Nath'in sevdiği şeyleri. Son bir kez.
If you can just try one more time.
Denesen... Bir kez daha...
One time when he came in the house, there was a little white poodle that just barked and barked and barked at this chimpanzee coming through the door.
Bir keresinde eve girdiğinde evde küçük bir kaniş vardı ve evin içine doğru gelen şempanzeye havlıyordu.
Yeah, I just don't think that this is a one-time conversation. So that's fine.
Tek seferde konuşulacak bir şey olduğunu sanmıyorum yalnız.
Hey, could you guys just tell me one more time, where do you fly out of?
Uçaklarınızın nereden havalandığını söyleyebilir misiniz acaba?
No, it was just this one time.
Hayır, sadece bir kere oldu.
Yeah, I'm just getting voice mail, and I can't listen to "devil went down to georgia" one more time.
Evet, sürekli sesli mesaj düşüyor ve bir kez daha "Şeytan Georgia'ya İndi" yi dinlemek istemiyorum.
I promise. The one time we're able to actually have an anniversary date, just us, the one time...
Söz veriyorum. bir kere.
Just this one time?
Sadece bir defaya mahsus.
Just this one time and my debt to them is gone.
Bir sefer yaptık mı, borcum falan kalmayacak.
Okay, just one of us at a time, Raf.
- Bize biraz izin ver, Raf. - Konuşmak istiyor işte.
I'd just like to run through it one more time, if I may.
İzninizle üstünden bir kez daha geçmek istiyorum.
Please, let's just retrace my steps one more time.
Lütfen ama. Hareketlerimi bir kez daha geri alalım.
Okay. It's just a one time fee that you pay annually.
Bir defa ödediğiniz senelik bir ücret bu.
With House... every time I needed him to step up... he's just never gonna be that.
House'la beraberken öne çıkmasını her istediğimde bunu hiç yapmayacak.
Just gonna take this one step at a time, right, Marisol?
Teker teker halledeceğiz değil mi Madisol?
Just one time?
Bir kerelik?
You have time for just one question. Come here.
Buraya gel.
God bless him, Chris at one point in time in the rehearsal just goes, " I don't know if I'm the only one,
Chris sağ olsun, provanın bir yerinde durup "Bana mı öyle geliyor bilmiyorum ama..."
Listen, julia, I just wanted to remind you That what we did last night, That was a one-time thing.
Julia, hatırlatayım sana, dün gece yaptığımız şey bir gecelikti.
So one way to think about gravity is that everything in the universe is just falling through space-time.
Yani yerçekimini düşünmenin bir yolu da... evrendeki herşeyin uzay-zaman eğrisinde yer aldığıdır.
Well you would if you'd played trivia just ONE STINKING TIME!
Biz bile o lanet şeyle ne kadar zamandır oynadık. İyi dinle Kowalski.
So, if you have a very simple physical system, like just two billiard balls, when you knock one into the other There is no difference between one direction of time and the other.
Eğer elinizde bu iki bilardo topu gibi basit bir fiziksel sistem varsa birini diğerine vurduğunuzda zamanın akabileceği iki yönde de bir fark bulamazsınız.
No, it was just this one time. It was pretty savage.
- Hayır, sadece bir kere oldu ama çok vahşiceydi.
Just take it one day at a time.
Kendine zaman ayır.
Just one more time
Her şeyi yaparım
Come on, let's just enjoy each other one more time... then I'll be happy.
- Kabul edemez misin? Son bir kez birbirimizin tadına varalım hadi.
So just one more time.
Bir kez daha.
Yeah, but it's just a one-time thing.
Evet ama sadece bir seferlikti.
Just one final time.
Son bir kez konuşacağım.
You know, I tried to tell myself that taking dirty money was just a one time thing... That I could walk away, but I couldn't.
Biliyor musun, kendi kendime rüşvet almanın, geçici ve tek seferlik bir şey olduğunu söylemeye çalıştım ama, yapamadım.
Let's just take it one thing at a time.
Adım adım gidelim.
And if people start asking questions, we just tell them we're trying to move forward, taking things one day at a time.
Eğer insanlar soru sormaya başlarsa onlara bu şeylerin zaman aldığını olayları akışına bıraktığımızı söyleriz.
I know you're mad and it's gonna take some time, but I just want to say one thing...
Kızgın olduğunu biliyorum. Bu biraz zaman alacak. Ama sana bir şey söylemek istiyorum...
Can we please just slay one dragon at a time?
Düşmanlarımızdan tek tek kurtulalım, olur mu?
I just need you to walk me through your night one more time, so I can make sure I got the whole story,
Olay gecesi olanları bana bir kez daha anlatman gerekiyor. Böylece tüm hikâyeyi anladığımdan emin olur ve notlarıma yazarım.
We just want to go over it one more time.
Sadece bir kez daha üzerinden geçmek istiyoruz.
So, one problem with an infinite universe that's not just infinite in space but also infinite in time - - has no beginning - - you have an infinite number of stars.
Uzayın sonsuz olmasındaki bir sorun şu ki sadece uzayın değil, zamanın da sonsuz olması gerekiyor. Bir başlangıcı olmamalı. Sınırsız sayıda da yıldızınız olmalı.
Right, and it was just this one time.
Ve bu işi sadece bir kereliğine yapacaktım. Peki bağlantın Lee miydi?
I'll run her as a consultant just this one time.
Danışman olarak, bir seferlik.
It's not just about looking at the lake one time, Brick.
Mesele sadece bir kere göle bakmak değil, Brick.
Um, I've been one of a few good men for a long time, so I'm ready to just be a princess for a day.
Uzun zamandır dünya üzerinde nadir bulunan centilmenlerden biriyle birlikteyim. Sanırım bir günlüğüne prenses olmaya hazırım.
Yeah, I went on a Ferris wheel one time, and I screamed like a little girl who just saw a spider in her vagina.
Evet, bir keresinde dönme dolaptaydım ve vajinasında örümcek görmüş bir kız gibi çığlık attım.
just one more 132
just one last thing 27
just one 795
just one more thing 124
just one kiss 20
just one more time 65
just one day 24
just one night 42
just one word 29
just one thing 169
just one last thing 27
just one 795
just one more thing 124
just one kiss 20
just one more time 65
just one day 24
just one night 42
just one word 29
just one thing 169
just one sec 53
just one minute 99
just one question 94
just one drink 31
just one more minute 27
just one moment 102
just one second 248
just one problem 23
just one of those things 19
just one more question 50
just one minute 99
just one question 94
just one drink 31
just one more minute 27
just one moment 102
just one second 248
just one problem 23
just one of those things 19
just one more question 50
one time 516
time 2517
times 1964
timer 243
timers 88
times square 22
time to go home 94
time to die 52
time to wake up 54
time flies 78
time 2517
times 1964
timer 243
timers 88
times square 22
time to go home 94
time to die 52
time to wake up 54
time flies 78
time is running out 68
time is money 74
time is of the essence 71
time to go 627
time is up 41
time travel 83
time to sleep 29
times are tough 45
time's up 595
time to eat 55
time is money 74
time is of the essence 71
time to go 627
time is up 41
time travel 83
time to sleep 29
times are tough 45
time's up 595
time to eat 55
time is 18
time will tell 62
times are changing 28
times before 18
times in a row 26
times a week 28
time for bed 134
times change 49
times over 33
times a day 121
time will tell 62
times are changing 28
times before 18
times in a row 26
times a week 28
time for bed 134
times change 49
times over 33
times a day 121