You got translate Turkish
281,882 parallel translation
You got to be kidding me.
Şaka yapıyorsun.
- You got three.
- Üç dakikan var.
Oh, and on top of all that, you got to kill America's first serial killer.
Hepsinden önemlisi, Amerika'nın ilk seri katilini öldürdün.
So, basically you got a few millimeters of water in there.
Orada muhtemelen birkaç milimetre su var.
- I hear you got the real code.
- Gerçek kodu biliyormuşsun, öyle diyorlar.
Come on, you got it.
Hadi, yapabilirsin.
You got it.
- Aynen öyle.
Why have you got a woman locked in a vault?
Niye bir kadını kasaya kilitledin?
So, what have you got so far?
Ee, şu vakte kadar neler öğrendin?
Something like, "Baby, those some serious bug eyes you got."
SÜRTÜKLERLE NASIL KONUŞULUR Mesela bebeğim gözlerin cidden patlak senin...
You got suspended?
- Uzaklaştırıldın mı?
Baby, those are some serious bug eyes you got.
Bebeğim gözlerin cidden patlak senin...
Sam, look, you got some stuff to figure out, but you will.
Bak, çözmen gereken şeyler var ama çözeceksin.
Have you got a plan?
Bir planın mı var?
What if you got a giant slingshot and flung yourself into the wall?
Devasa bir sapan alıp kendini duvara fırlatsan?
You got married spur of the moment. I don't see why your divorce should be any different.
Anlık bir kararla evlendiniz, neden anlık bir kararla boşanmayasınız.
When was the last time you got a massage?
En son ne zaman masaj yaptırdın?
I cannot believe that you got me to release a brainsmuggling member of the undead.
Bana yaşayan ölülerin beyin kaçakçısını serbest bıraktırdığına inanamıyorum.
- You got one.
- O iş bende.
I've got something to show you.
- Sana göstermek istediğim bir şey var.
What have you got there?
- Onlar da ne öyle?
What do you mean, he got Lucy?
Ne demek Lucy'i kaçırdı?
He's got this laugh that just... it makes you want to start laughing too.
Onun gülüşü sanki... sizin de gülmenize neden olur.
I'm all you've got.
Elinizdeki tek kişi benim.
You know, when you look at our planet, it's unique in the known universe because we've got an ocean that is the source of life.
Gezegenimize baktığınızda, bildiğimiz kadarıyla evrende çok eşsizdir çünkü hayat kaynağı olarak okyanusumuz var.
You've got fish which have, like, spent the night on the reef, and then they go out to feed and all swim together.
Geceyi resifte geçiren balıklar vardır, sonra yemek yemeye çıkarlar ve hep birlikte yüzerler.
It got to the point where you're spending four hours a day underwater.
Günün dört saatini deniz altında geçirdiğimiz noktaya geldik.
You've got no choice, I'm afraid.
Üzgünüm senin de başka şansın yok.
You've got to.
Mecbursun.
We've got three medications that you'll take by injection.
İğneyle alacağın üç ilaç var. YAŞLANMA KARŞITI UZMANI
You've got your number one Olympic sport in the crosshairs, and you've got one of the major Olympic countries in the world in the crosshairs, even if it's the crosshairs only on athletics at the moment.
Bir numaralı olimpiyat sporu topun ağzında, dünyanın en başarılı olimpiyat ülkelerinden biri topun ağzında, şu anda sadece atletizm konusunda olsa da öyle.
History was saying to you, " Look, I've got some examples of fascism here for you to look at!
Tarih diyordu ki "Bak faşizmle ilgili yaşanmış şöyle örnekler var!" Olmadı mı?
Have you all got your stereo, headphone, iThing?
Hepiniz şu stereolu i-zımbırtınızı getirdiniz mi? Evet.
I got you something.
Sana bir şey aldım.
Probably is all you've got.
Ama elimizde olan bu.
You're human enough, I got your lungs cheap.
- Yeterince insansın, akciğerini ucuza aldım.
It's just, since we got married you seem to think you don't have to try anymore.
Evlendik evleneli artık çabalaman gerekmediğini düşünüyor gibisin.
I would pull this car over and kick you out, but... if Penny dumps me, you're all I got.
Şu arabayı kenara çekip seni atmak vardı da Penny benden ayrılırsa elimde bir sen kalıyorsun.
If you've just got two minutes...
- İki dakikanız varsa?
The same dog you so kindly got me as a welcome home gift.
Bana eve hoş geldin hediyesi olarak aldığın köpeği.
I've got you. Just...
Yanındayım.
So here's what you've got to say...
Söylemen gereken şeyler şunlar...
I'm glad you finally got on board.
Sonunda aynı fikirde olduğumuza sevindim.
Well, if you've got a collecting tin, I'm sure I can find something.
Bağış kutunuz varsa atacak bozukluk bulabilirim.
You've got explosives!
- Patlayıcılar var!
If it comes down to it, if you're all I've got left and I need your help... you said you were my friend.
İşler o raddeye gelirse tek seçeneğim sen kalırsan ve yardımın gerekirse arkadaşım olduğunu söylemiştin.
You'd like it. It's got killer robots.
Beğenirdin, katil robotlar var.
! But... you've got a plan?
Ama bir planın var, değil mi?
You've got lots of friends. Better ones.
Sayısız ahbabın var, hatta daha iyileri.
It's a good thing you've got all those locks, then, in case I accidently wander off.
Her yeri kilit altında tutmanız isabet olmuş, yanlışlıkla dışarı çıkabilirmişim.
That's a good job. But you've got to concentrate more.
Güzel işmiş fakat olaya kendini daha çok vermen lazım.
you got this 563
you got it 4932
you got a pen 63
you got me 900
you got that right 241
you gotta be fucking kidding me 42
you got the wrong guy 127
you gotta be kidding me 471
you got a problem 205
you got anything 117
you got it 4932
you got a pen 63
you got me 900
you got that right 241
you gotta be fucking kidding me 42
you got the wrong guy 127
you gotta be kidding me 471
you got a problem 205
you got anything 117