English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Portekizce / [ Ö ] / Öz

Öz Çeviri Portekizce

4,236 parallel translation
Umut etmiştim ki kendi öz babana daha saygılı yaklaşırsın.
Eu esperava que tivesses mais consideração pelo teu pai.
Ortak düşünceden olan eksiğini öz saygı ile tamamlıyor.
O que lhe falta em senso comum, compensa em auto-estima.
Kendi öz oğlunu öldürmeye çalıştın.
Tentaste matar o teu próprio filho.
Ben senin öz annenim.
Anteriormente em Orphan Black... Sou a tua mãe biológica.
Öz kızımı öldürmemi istedin.
Querias que matasse a minha filha.
Bu yüzden öz güvenini yitirdi.
Perdeu a autoestima por causa disto.
Tam da daha da alçalamazsın demişken öz kızını tehdit ediyorsun ya.
E quando pensei que não poderias descer mais baixo, ameaças a tua própria filha.
Onu görürseniz öz annesinin cenazesini kaçırdığını söylersiniz.
Bom, se o ver, diga-lhe que perdeu o funeral da mãe.
İçerdiği gizem, öz yeğenimin aklını çelip bana tamamen itaat etmesine engel oldu.
Os seus mistérios já seduziram o meu próprio sobrinho, afastando-o da perfeita obediência.
Az ve öz konuş.
Sê breve e objectiva.
Bütün hayatımı öz annemi arayarak geçirdim.
Passei a vida toda à procura da minha mãe.
En azından öz anne babanızın şerefsiz olduğunu biliyorsunuz.
Pelo menos não sabes se os teus pais eram uns imbecis.
- Öz baban gibi mi?
- Como o teu pai biológico?
Jude sen benim öz kardeşimsin.
Jude, tu és meu irmão.
Bana bakıp "Öz annem değilsin." dediklerinde.
Eles vão olhar para mim e dizer : "não és a nossa mãe biológica"
Aynı öz babaya sahip olmadığımız için kızgın olduğunu biliyorum.
Eu sei que estás chateado por não termos o mesmo pai.
Evdekilerle birlikte büyümedik ama Fosters ailesindekiler sanki öz kardeşlerimiz gibi.
Sim, não crescemos juntos mas... Os Fosters parecem mesmo nossos irmãos.
Kendimizi zorlayıcı bir öz değerlendirmeye tabi tuttuk.
Submetemos nós mesmos a uma drástica auto-avaliação.
Sana öz önce beni çıplak görmeni teklif ettim be.
Eu praticamente perguntei-te se querias ver-me nua.
Görünüşe göre sizin ölü kız Tara Cooke bir öz kaynak firamsında çalışıyormuş.
Parece que Tara Cooke trabalhava numa empresa de investimentos.
Sayfalardan çıkan pis kokuya dayanarak ateş böceğinden damıtılan öz suyundan yapılan görünmez mürekkep olduğunu tespit ettim.
Pelo... mau cheiro que ainda emana das páginas, identifiquei que a tinta invisível foi feita a partir do suco destilado de Lampyris Glowworms.
Offa'nın oğlu ve varisi bizzat öz kız kardeşi tarafından öldürüldü ve oradaki kaosun ve şiddetin biteceği yok gibi duruyor.
O herdeiro e filho do Offa foi morto pela própria irmã, e parece que não existe fim à vista para a violência e o caos por lá.
Öz geçmişin güzelmiş.
Tu tens um curriculo muito bom.
Yolun karşısındaki dedikoducunun ne dediği beni ilgilendirmez. Başımda başka bela var. Öz babam tazminat davası açarak beni yıkmak istiyor.
- Não me interessa nada o que uma velha que mora no outro lado da rua disse, não quando o meu próprio pai está a tentar destruir-me com um processo.
"Ancak öz birinin bulduğu değil, birinin yarattığı bir şeydir."
Mas o "eu" não é algo que se encontre, é algo que se cria. "
Walsh'un öz oğlu.
O seu próprio filho.
- Öz oğlu karısının ölümünde suç ortağı.
O seu próprio filho foi cúmplice na morte da sua esposa. - Garcia.
- Öz güveninin tam olduğu belli.
- Sem dúvida, confiança não lhe falta.
- Pam! Öz saygı dostum.
Mais auto-estima, amiga, vá lá.
Hikâyeyi bu kadar kısa ve öz tutmama rağmen anlamamışsınız. Bu hikâyede anlatmak istediğim şey...
Contei a história de forma abreviada e objetiva, e vocês não perceberam.
Bir babanın öz kızını öldürmesine engel olmaya çalışıyoruz.
Estamos a tentar evitar que um pai mate a própria filha.
Mümkün olduğunca kısa ve öz konuşacağım.
Deixe-me ser o mais curto e sucincto possivel.
- Öz kızına nasıl böyle söyleyebiliyorsun?
- Como podes falar assim da tua filha?
Beni öz kardeşime ihanet etmeye ikna edebileceğini mi sandın?
Pensava que conseguia convencer-me a trair o meu próprio irmão?
Öz babasını bile tutuklayacak birine güvenebilirim.
Alguém que não tem medo de prender o próprio pai é alguém em quem posso confiar.
Yaşlılar için öz savunma dersleri aldık.
Tivemos aulas de autodefesa para a terceira idade.
bebeği alan senin öz annendi
- Deveis saber para onde foram. - O convento de Sta.
Babasını hastanede öldürmeye çalışmış, kendi öz babasını!
Tentou matar o pai, no hospital. - O próprio pai.
Hazırlanıp saldırıyoruz. Tabii senin kalkanı gevşeteceğini varsayıyoruz.
Então, Oz à parte, o plano permanece o inicial.
Bence Oz'dan hiç ayrılmamalıydın.
Acho que nunca devia ter saído de Oz.
Bir de annesiz büyümeyi bir dene. Kimse için yeterli olmadığını bilerek Oz'da yaşamayı dene.
Tenta viver em Oz, sabendo que não eras suficiente para ninguém, nem... para a tua mãe, nem para o único homem que cruzou ambos os nossos caminhos.
Oz'daki en mutlu bebek o olacak.
Vai ser a bebé mais feliz de todo o reino de Oz.
Oz Büyücüsü'ne.
O Feiticeiro de Oz.
Ben Kudretli ve Korkunç Oz'um.
Eu sou Oz, o Grande e Terrível.
Bunları bana Oz Büyücüsü verdi.
O feiticeiro deu-me.
Nereye gitmek istersen seni oraya götürüyorlar. - Oz Büyücüsü, öyle mi?
E podem levá-lo onde quiseres ir.
Senin Kudretli ve Korkunç Oz olduğunu sanıyordum.
Pensava que era o Grande e Terrível Oz.
Şu cadıyı Oz'a geri gönderelim.
Vamos mandar aquela bruxa de volta para Oz.
Neredeyse Oz'dan bir yaratıkla evleniyordum.
Quase casei com um monstro de Oz, é hilariante.
- "Oz Büyücüsü" mü?
"O Feiticeiro de Oz"?
Evet, peki. Kristal topumu Oz'un sihirli dünyasında bıraktım.
Deixei a minha bola de cristal no Mundo Mágico de Oz, sabes?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]