English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ Y ] / You got to eat

You got to eat translate Turkish

455 parallel translation
- What have you got to eat in the kitchen?
- Yiyecek neleriniz var?
Boss, you got to eat.
Yemek yemelisin, patron.
Crackers all you got to eat?
Yiyecek bir tek krakerin mi var?
You got to eat, honey. it's more than just yourself you're eating for, remember?
Yemeğini yemelisin tatlım. Unutma artık yalnız kendin için yemiyorsun.
- You got to eat, Charlie.
- Bir şeyler yemen lazım, Charlie.
You got to eat something after drinking.
Ye şunu! O kadar içtikten sonra bir şeyler yemelisin.
You got to eat, man, or you'll die of mono.
Yemelisin, ahbap, yoksa ölürsün.
So what you got to eat here? Nothing.
Burada yiyecek ne var?
- You got to eat somethin'.
- Bir şey yemen lazım.
Listen, you got to eat something.
Bir şeyler yemeniz lazım.
- You got to eat.
- Yemelisin.
You got to eat.
Yemelisin.
You got to eat, and so does your father.
Yemek yemen lazım, baban da öyle.
You ain't got sense enough to find somethin to eat.
Yemek için bir şeyler bulacak kafa yok ki sende.
But you've got to eat.
Fakat yemek gerekiyor.
What have you got to eat?
Yiyecek neyin var?
Or you eat a bad oyster and you got to get the stomach pump.
Böyle şeyler işte.
You know, martinis? Now, Ellie, after I bring in the drinks and everybody's got a drink you know, and something to eat, then I'm gonna ring the bell.
Şimdi, Ellie, içkileri getirdikten ve konuklar içkilerini yudumladıktan sonrasında da bir şeyler yedikten sonra zili çalacağım.
Sure you got nothing more to eat than crackers?
Demek şu krakerlerden başka yiyecek birşeyin yok, ha?
What've you got in the icebox to eat?
Buzdolabında yiyecek ne var?
Listen, Sheriff, I haven't got all night to wait here, while you eat free food.
Dinle, şerif, sen beleş yemek yiyeceksin diye bütün gece burada bekleyecek değilim,
You've got to eat.
Yemelisin.
You got anything to eat?
Yiyecek bişey var mı?
Say, I got some coffee bacon in my pack if you've a mind to eat before you start back.
Çantamda biraz kahve ve pastırma var Başlamadan önce yemeye aldırmazsan. - Yiyebilirim.
Leastways you always got somethin'to eat.
En azından, her yemek yedi.
Warren, you've got to eat.
Warren, yemek yemelisin.
We got lots to eat, right down there, barbecued pork, if you like it.
Bir sürü yiyeceğimiz var. Mangalda domuz eti, eğer seversen.
Ain't you got no better manners than to eat at the top of a house?
Evin çatısından başka otlayacak yer bulamadınız mı?
David, you've got to eat.
David, yemek yemelisin.
- You have got something to eat?
- Yiyecek bir şey var mı?
You've got to be poor to eat potatoes.
Patates yiyorsan fakirsindir.
I've got you something to eat
Sana biraz yemek getirdim
♪ I'm reviewing the situation : ♪ If you want to eat you've got to earn a bob! ♪ Is it such a humiliation For a robber to perform an honest job?
durumumu değerlendiriyorum... aç kalmamak için para kazanmalıyım... bir hırsızın dürüst bir işi olması acaba çok mu küçük düşürücü olur?
Now, in order to be black and to feel black, you've got to eat black, and we have here for you today, through the kindness of sister Carolyn here, who was kind enough to whip it up for us,
Şimdi, siyah olma ve siyah hissetme gayesiyle bir siyah gibi yemelisiniz. Bugün burada bulunan şefkatli rahibe Caroline'ın sizin için hazırladığı güneyli siyahların özel yemeği var.
- But you got something to eat?
- Bir şeyler yedin mi?
You've got to eat.
Ye bakalım.
You've got to eat.
Yemek zorundasın.
Would you like something to eat? If you got cold baloney, mayonnaise and bread, I'll hang around for a while.
Evet, sanırım Dır parça soğuk et, mayonez ve ekmeğiniz varsa...
You ain't got nothin'to eat over here.
Burada yiyecek hiçbir şeyin yok!
You've got to eat, come on.
Yemek zorundasın, hadi.
Now you got something to eat and nothing to eat it with.
Yemek alacaksın bu seferde yiyeceğin kap kacak yok.
Well, we got to leg it into town and get you something to eat fast.
Kasabaya gidip sana yiyecek bir şeyler bulmalıyız.
- You see, she doesn't want to eat anymore'cause she got so fat... so I have to sit here and starve all the time.
- Artık yemek istemiyor, çünkü çok kilo aldı. Bu yüzden her zaman burada oturup açlık çekmek zorunda kalıyorum.
You've got to eat, Susan.
Yemelisin Susan.
Oh, you've got to eat vegetables to be healthy.
Sağlıklı olmak için sebze yemeniz gerekiyormuş.
Wait a minute, I see you. You got something to eat.
Yiyecek şeyler getirmişsin bakıyorum da.
I flew in the day before yesterday, went sightseeing, forgot to eat, and when you started chasing me, I just got all excited.
Evvelki gün uçakla geldim, gezmeye çıkıp yemek yemeyi unuttum, ve beni kovalamaya başladığında fazla heyecanlandım.
And you've got to eat a lot
Ve çok yemen gerek.
You have to eat because then you can take anything and you have got to sign
Her şeye dayanabilmen için çok yemen gerek. Ve imzalaman gerek.
-'You got it.'You want to eat?
Yemek yiyelim mi? Yemek. Yiyelim mi?
You got some money or a pistol, you can get something to eat.
Biraz paran veya bir silahın varsa, karnını doyurabilirsin.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]