English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Portekizce / [ O ] / Oradaki

Oradaki Çeviri Portekizce

7,123 parallel translation
Peki, ya kötü adamlar trafoya girip oradaki kabloları keserse?
E se eles forem à central eléctrica e cortarem os fios lá?
Oradaki şeyler, R.L. Stine'ın canavarları.
Olhem, aquelas coisas ali fora são os monstros do R. L. Stine.
Oradaki şey ayıysa ve sana doğru gelirse ne yapmayı düşünüyorsun?
Oh, sim, bem, se for um urso e vier na nossa direcção, O que vamos?
Oradaki durum değişiyordu.
Lá, a situação estava a mudar.
Oradaki herifi görüyor musun?
Vês aquele filho da puta?
Tamam, oradaki çocuklarla konuşurum, ama kendimizi kanıtlamamız gerek.
Está bem, vou falar com os rapazes daqui, mas vão ter de dar provas.
Oradaki Jeri Lynn.
A Jeri Lynn ali.
- Oradaki dağları görüyor musun? - Hı-hı.
Estás a ver aquelas montanhas ali?
Oradaki şey neydi öyle?
O que era aquilo lá atrás?
Oradaki Hızlı arkadaşlar.
Amizade rápida.
Oradaki, iyi.
Muito bom.
Oradaki, bana doğru kesti.
Bateu fundo aqui.
Oradaki bebek beni? Mmm-hmm.
Esse bebé sou eu?
Gerçekten? Olmak istiyorumŞimdi gerçek bir ebeveyn? Oradaki bu ne?
Vais ser um pai de verdade agora?
Oradaki pencereyi kırabiliriz.
Vamos partir a janela.
Sen, oradaki!
Vocês aí!
Ve bence oradaki sevimli çocuğun beni sikmesine izin verilmemeli.
E aquele menino bonito não pode lixar-me assim.
Oradaki lambanın kordonuyla boğ gitsin o zaman.
Estrangula-o então com esse cabo da luz.
Oradaki Kan Chow tavuğu mu?
Aquilo é mesmo galinha Kan Chow?
Oradaki köpeği gördün mü?
Estás a ver aquele cão.
Teğmen. Tren yolunun oradaki garnizondan mı geliyorsunuz?
Tenente, o senhor veio da guarnição da linha ferroviária?
Oradaki psikoterapi cemiyetine 1965'te katıldım.
Bem, eu comecei a minha bolsa de estudo em psicoterapia em 1965.
Efendim, avukatımıza göre oradaki kızın varlığı operasyonumuzun meşruluğunu bozmamakta.
Senhor, o nosso advogado diz que a presença da menina não altera necessariamente a legitimidade da nossa operação.
- Oradaki göt McGee gibi miyim?
Será que sou demasiado irritante aqui?
Oradaki o.
Está ali.
Ve oradaki her şey mükemmel ve tam tamınadır.
Está tudo aqui... perfeito... e completo.
Oradaki kurtarma göreviyle buradaki işiniz arasındaki en büyük fark nedir?
Então, qual é a maior diferença entre fazer resgates lá e o que fazem aqui?
Oradaki her bir çizgi bir mucize.
Por isso, cada uma daquelas marcas é na realidade um milagre.
Oradaki ev.
É esta casa aqui.
- Oradaki bölmeye otururduk.
Sentávamo-nos naquela cabina!
Sen bayıldıktan sonra oradaki insanlardan seni buraya getirmeleri için yardım istedim.
Depois de desmaiares, pedi ao staff para te trazer aqui.
Bazı oradaki dostlar gelen ikna var.
Eles tem algum persuadir daqueles caras por lá.
Oradaki o noktaya kaçırmayın.
- Não perca esse ponto ali.
Oradaki her şey buraya kıyasla çok ilginç ve yeni gibi.
" Tudo parece tão excitante e novo comparado com isto aqui.
Ancak buradaki hayatın da oradaki kadar iyi olabilir.
Mas a tua vida aqui podia ser igualmente boa. Talvez até melhor.
Oradaki baş şef'in ismi Millet olabilir mi?
O gerente, por acaso o seu último nome era Miller?
Çok geçmeden oradaki şey sizin için bunun halledecektir.
Em breve aquela coisa ali fora vai cuidar disso por vocês.
Silah kaçakçılarını hiç durmadan yakalayabiliriz... ama oradaki... 0 oyunun sonu.
Podemos prender traficantes de armas o resto da vida, mas aquilo lá em cima é que verdadeiramente conta.
Köprünün oradaki dönüşte.
No nó junto à ponte.
- Oradaki çetelerle kanlı bıçaklıydı.
Dá-se mal com os bandos de lá.
Çocuk dahil oradaki herkesi tanıyordu.
Ele conhecia cada homem e rapaz que foi morto.
Oradaki Tugay Komutanlarına haber verin ordu hazırlansın ve en hızlı şekilde New Market'e gelsin.
Informe os meus comandantes de Brigada, para que reúnem o exercito E que avancem o mais rápido que possam para New Market.
Jawbone Şelalesi'nin oradaki barakayı biliyor musunuz?
Na verdade, conhecem aquela cabana em Jawbone Falls?
Yusufçukları sevdiğini biliyorum. Oradaki adama söyledim. Biraz süsleme yaptı.
E sei o quanto gostas de libélulas, por isso, falei com um tipo e ele embelezou-a um pouco.
Oradaki cadaloz da kapıyı tutuyor.
E aquela cabra bloqueia a porta.
Sen diğer karılarla birlikte oradaki tuvalete gideceksin.
A tua casa de banho é lá em baixo com as outras cabras.
Oradaki limanda.
Está atracado no porto.
Evet, oradaki benim.
Sim, sou eu.
- BŞu yatağın oradaki?
Perto da cama.
Oradaki her şeyini sattı.
Ele vendeu tudo o que tinha.
Oradaki kazaklı adamı görüyor musun?
Estás a ver aquele tipo da camisola, ali?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]