English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ O ] / On your life

On your life translate Turkish

3,687 parallel translation
Maddie, I swear, on my life... on your life... on everything that means anything to me...
- Maddie, yemin ederim, hayatımın üstüne... senin hayatının üstüne... benim için anlamı olan herşey üstüne...
When you wake up in the morning and you realize you're 50, it's as if you've missed out on your life!
Bir sabah uyanıp 50 olduğunu fark edince hayatını kaybetmiş gibi hissediyorsun. Bu tanıdık geldi.
Have you been on this island all of your life?
- Hayatın boyunca bu adada mıydın?
"I want to spend the rest of my life, leaning on your shoulder."
Kalan ömrümü geçireceğim omzuna yaslanıp.
The question on everybody's mind, on your mind, your whole life, was "How does he do it?" How does one man make it around the entire world in one night?
Herkesin aklındaki soru şu, "Bunu nasıl yapıyor?", tek bir adam sadece bir gecede tüm dünyayı nasıl dolaşabiliyor?
I can't imagine life without your weekly attacks on my poetry and virtue.
Senin şiirime ve faziletime haftalık saldırılarının olmadığı bir hayat hayal edemiyorum.
Jimmy, I have been on your side my entire life.
- Jimmy, hayatım boyunca senin yanındaydım.
Any turning points in your life? Come on.
Hayatında da böyle dönüm noktaları var mı?
You never seen so many dumb Georgia crackers descending'on egg rolls and sweet and sour chicken in all your life.
Hayatında böyle beleşçi herifler görmemişsindir. Gözlemelere tavuklara falan abanıyorlar resmen.
Linda, you can't put your entire life on hold.
Linda, bütün hayatını erteleyemezsin.
Don't say things like that about the Imperial family - you can end up on the run for the rest of your life.
İmparatorluktakilerle ilgili öyle şeyler söyleme. Sonra hayatın boyunca kaçmak zorunda kalırsın.
Now, you will give me peace, as I take my revenge on every second of your life!
Şimdi, hayatının her saniyesinden öcümü alırken, bu bana huzur verecek!
I asked myself, "self, what do you do on the first day of the rest of your life?"
Kendime şöyle sordum : "Kendim, kalan hayatının... ilk gününde ne yapmak istiyorsun?"
You think you're going to, you know, get on with your life at some point?
Sence bir noktada hayatına devam edecek misin?
Come on, your whole life is here.
Yapma, bütün hayatın burada.
Thank God, your life is saved, but since then you're lying on a hospital bed in a state of coma.
- Tanrıya şükür, hayatını kurtardılar ama o zamandan beri hastanede koma halinde yatıyorsun.
It's possible that this kind of hallucination can appear in your real life too from now on.
Bundan sonra bu tür halüsinasyonların gerçek hayatta da karşına çıkması mümkün.
It may seem that your department's on its knees, but there's life in the old dog yet.
Departmanınız dizleri üzerinde gibi gelebilir size,... fakat daha ölmedi.
What, our life was so horrible you needed this other woman to stroke your ego, give you a shoulder to cry on?
- Ne, evliliğimiz çok korkunçtu da egonu okşayacak başka bir kadına ağlayacak omuz vermeye ihtiyacın mı vardı?
You're going to be on this shit island for the rest of your life. I'll be gone in a year.
Ömrünün sonuna kadar bu boktan adada olacaksın bense bir yıl içinde gitmiş olacağım.
Now you listen to me boy, there's a lot more exciting things in this whole life than just sitting around, sucking in air and pulling on your peter.
Bak evlat şimdi beni iyi dinle, bu hayatta boş boş oturup sadece nefes alıp... aletinle oynamaktan çok daha heyecanlı şeyler vardır.
- Good luck. - Your life depends on it.
- Hayatın buna bağlı.
Well, advanced, or blackened, depending on the truth of your own life, Captain.
Yani, sizin gerçek kimliğinize bağlı olarak geliştirebilir veya karartabilir, Yüzbaşı.
I don't know, but you better figure it out because your whole life depends on it.
Bilmiyorum, ama bir çözüm bulsan iyi olur. çünkü tüm hayatın buna bağlı.
You know, your life on your back, right?
Arka tarafındaki hayatını yazacaktın.
You wouldn't put your whole life on hold to find him if you didn't.
Tanımasan bütün hayatını bir köşeye atıp onu aramaya kalkmazdın.
"I can lay down my life on your gesture."
Bir işaretinle canımı ortaya atabilirim.
"I can lay down my life on your gesture."
Bir işaretinle hayatımı ortaya atabilirim.
"I can lay down my life on your gesture."
Bir işaretinle hayatımı feda edebilirim.
Think of your life back on Casti.
Casti'deki hayatını bir düşünsene.
I mean, you're basically... Risking your life on the word of a murderer that they'll give her back.
Yani, aslında sen... kızını geri vereceklerini söyleyen katillerin bir sözü ile hayatını riske atıyorsun.
You get to move on with your life.
Sen hayatına devam edersin.
All right, so tell me what's going on in your life.
Pekâlâ, hayatında neler oluyor anlat bakalım.
Oh, come on, your whole life is here.
Yapma, bütün hayatın burada.
Not on your miserable life!
Hayatta olmaz!
He didn't want to burden you, not with all the other personal crap you had going on in your life.
Hayatındaki diğer kişisel sorunlarının üstüne bir de kendisi yük olsun istemedi.
Your sister used to tell me i spent too much time documenting life and not enough time living it, so i'm working on that.
Kız kardeşin, bana ; ... Hayatı yaşamaktan çok belgelemekle vakit geçirdiğimi söylerdi. Bu yüzden ben de bu yolu seçtim.
Just because you decided to turn the page on that period of your life doesn't mean we don't exist.
Senin eski hayatına dönmeye karar vermen bizim hiç varolmadığımız anlamına gelmez.
Can you put a value on 20 minutes of your life?
Ömrünün 20 dakikasına bir değer biçebilir misin?
You can be unfashionably on time for once in your life.
Tarzın olmasa da bir kerelik tam zamanında orada ol.
No, I want you to go on with your life.
Hayatına devam etmeni istiyorum.
But if you're gonna be an artist, you have to learn to tap into what's going on in your life.
Ama bir sanatkâr olacaksan hayatında olup bitenlerden istifade etmeyi öğrenmen gerek.
When you're living your life on morphine and an oxygen tank... once lived on LSD and danced at Woodstock...
Hayatını morfine ve oksijen tüpüne bağlı yaşayınca tabii. Bir zamanlar LSD kullanıp Woodstock'ta dans ederdim.
That means from this moment on, your lies are your life.
Bu andan itibaren yalanların senin hayatın demek.
And, not to put too much pressure on him... he will save your life.
Ve üzerinde çok baskı uygulamak istemiyorum... O senin hayatını kurtaracak.
Putting the rest of your life on hold to get to Steven Rae.
Hayatını bir kenara itiyorsun sırf Steven Rae'ye ulaşmak için.
Your life may very well depend on what you say next.
Hayatın söyleyeceklerine bağlı.
You can get on with your life if you want.
Hayatına devam edersin, Eğer istersen.
You spend your days working hard, and miss out on life's pleasures that us regular people enjoy.
Çok çalışıp vaktini boşa harcıyorsun hayatın zevklerini kaçırıyorsun, biz normaller böyle zevk alıyoruz.
Just flip that switch, move on with your life in a new way.
Sadece anahtarı çevir, Hayatına yeni bir şekilde devam et.
It's been quite a year for you, Kate... the Marburg outbreak, putting your life on the line.
Senin için zor bir yıl oldu Kate. Marburg isyanı hayatını tehlikeye atman.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]