The next minute translate Turkish
944 parallel translation
The next minute it looks like a picture of Mr Cedar.
Sonra da Bay Cedar'ın resmine benziyor.
One minute she's all right, the next minute, she's bawling.
Bir an iyi, bir an zırıl zırıl ağlıyor.
The next minute, the place is a memory.
İkinci gidişinde her yer aklındadır.
One minute he was breathing, and the next minute, he just wasn't.
Zorlukla nefes alıyordu, sonrasında da bir daha hiç almadı.
One minute they're sweet, and the next minute, They give you the knife.
Bir an çok tatlıdırlar, bir bakmışsın seni bıçaklamışlar.
The next minute you're willing to take his word for something.
Gelecek sefere sen onun sözlerini almaya isteklisin.
People either like you or they don't. They don't act one way and then change the next minute.
Benim tanıdığım insanlar, karşısındakini ya sever, ya da sevmez.
So for the next minute, pay strict attention, lest you become more neurotic than he is.
Sonraki bir dakikaya dikkatinizi iyice yöneltin, belki ondan daha fazla nevrotik olabilirsiniz.
For the next minute I intend to step over to the stockade and interrogate our prisoners.
Bundan sonraki dakikalarda tutuk evine gidip, tutuklularımızı sorgulamağa niyetliyim
Yes, even today or maybe the next hour, the next minute.
Evet, bugün bile hatta bir saat sonra, ya da bir dakika sonra.
One minute she looks kinda dumb and brand-new, like a kid,..... and the next minute...
Bir an sessiz ve tazecik görünüyor, bir çocuk gibi sonra ise birden...
You see, one minute there's something in this eye... and the next minute there's something in this eye.
Bir an bu gözümde biraz sonra öteki gözüme geçiyor.
You can't expect him to say goodbye to Susan and then forget about her the next minute.
Susan'a hoşça kal deyip, bir dakika sonra unutmasını bekleyemezsin.
One minute you were asleep, the next minute I woke up and you were gone.
Bir dakika önce uykudaydın, bir dakika sonra uyandın ve ayaktasın.
One minute was silence and the next minute a whirlwind hit me.
Bir saniye sessizlik oldu ve sonra hızla bana vurdu.
One minute you throw me out, and the next minute you got a chore for me.
Bir dakika önce beni dışarı atıyorsun, Bir dakika sonra ise benden birşey yapmamı istiyorsun.
You see, one minute you're talking to her... and then the next minute, she turns around... and dives 150 feet into the ocean below... and disappears over the horizon towards America... towards adventure and love.
Düşünsene, onunla konuşurken bir anda dönüp okyanusta 45 metre derinliğe iniyor. Ve ufuk çizgisine doğru gözden kayboluyor. Maceraya ve aşka doğru.
One minute you have it, the next minute you don't.
Bir an var, bir an yok.
The next minute you're pumping bullets into an innocent man.
Bir dakika sonra, masum bir adamın üstüne kurşun yağdırıyorsun.
One minute he - he's gentle as a lamb, and the next minute he's a monster.
Bir an için kuzu kadar nazik bir dakika sonra ise bir canavar.
Yeah. One minute I'm driving my shiny new ride, which I'm never gonna see anymore... and the next minute, I'm in Ecuador. B.A. :
- Şunu dışarı at.
Happy one minute, heartbroken the next.
Bir mutlusundur, bir üzgün.
Happy one minute, hungry and heartbroken the next.
Bir mutlusundur, bir aç, bir üzgün.
One minute, completely "uts-nay," and the next...
Bir dakika, tamamen "eli-d" ve sonraki de...
One minute we arrive, and the next we're leaving.
Sanki az önce geldik, şimdi gidiyoruz.
Up one minute, down the next.
Bir bakmışsın zirvedesin, bir bakmışsın aşağıda.
On the next picture, one minute later, that dot is moving from west to east fast enough to form a streak.
Sonraki resimde, bir dakika sonrasında nokta batıdan doğuya doğru hareket ediyor hızı bir çizgi oluşturuyor.
Real steady one minute, and all mixed up the next.
Bir an düzgün, hemen ardından karmakarışık.
One minute it's me sister, and the next it's herself.
Önce kardeşime bakıyor sonra da bir başkasıyla ilgileniyor.
Violent and screaming one minute weak and crying the next.
Bir an saldırganlaşıp bağırıyor... sonra zayıf yanı ortaya çıkıyor, ağlıyordu.
One minute you're preaching a happy, perfumed heaven, the next, Gantry's damning everyone to a scalding, stinking hell.
Sen mutlu, güzel bir cennet vaaz ettikten bir dakika sonra Gantry gidenin haşlandığı, pis bir cehennem için beddua okuyor.
One minute you're a howling banshee, the next, you're cold potatoes.
Bir an haykıran bir ölüm perisisin, bir an sonra ise soğuk bir patates.
One minute I think I was imagining everything and the next I'm Just not sure anymore.
Bir an her § eyin hayal oldugunu samyorum bir sonraki an bundan emin degilim.
The next minute i prove that not only doesn't the aircraft exist, but... what else didn't exist?
Her zaman smokin içinde çok seksi duruyorsun. Bilmiyorum, Cindy. Hadi ama Ed.
It's not easy being in love one minute... and the next find out the man's a murderer.
Bir dakika önce âşık olduğun insanın katil olduğunu öğrenmeyi kaldırmak öyle kolay değil.
The next minute you're accusing me of murder.
Bir bakıyorsun beni cinayetle suçluyan yine sen.
Repent one minute, slobber the next. Slobber, slobber.
Tövbekarken, bir bakıyorsun ağzının suyu akıvermiş.
The next programme is due to start in just under one minute.
Sıradaki program bir dakika içinde başlamak üzere.
Down one minute, up the next
Bir kötü, bir iyi.
I told him the next time he tries to jack up the price at the last minute... I'd find somebody else up there to do business with.
Ona bir dahaki sefere fiyatı son dakika da arttırmasını söyledim... işi yapması için başka birini de bulabilirdim.
One minute he's at the point of death, the next he's alive, well, strong as a bull.
Bir an ölüm döşeğinde, sonra yaşıyor, güçlü ve keyfi yerinde.
You saw how capricious he is. Benevolent one minute, angry the next.
Ne kadar kaprisli olduğunu gördün.
You turn around on the deck of a destroyer and next minute he wasn't there.
Bir destroyerin güvertesinde arkanızı dönersiniz ve bir dakika sonra orada değildir.
Burning one minute, freezing the next.
Bir an yanıyorum, sonraki an donuyorum.
There'll be a 20-minute intermission before the next show.
Bir sonraki showdan önce 20 dakikalık bir ara var.
One minute, you're here, the next- -
Bir an buradasın, bir sonraki an...
One minute you're flying 30,000 feet in the air next you are splattered all over the ground somebody's dachshund nipping at your pancreas.
850 metre yüksekte uçarken birden toprağa seriliverirsin ve birilerinin polis köpekleri gelip pankreasını çimdikler.
One minute they were having a wonderful time, the next...
Bir dakika mükemmel bir zamanlama, sonra...
One minute he was there and the next he was lying on the ground.
Bir an oradaydı, sonra yerde yattığını gördüm.
One minute you're all right, the next you're going stupid.
Bir bakıyorum iyisin, bir bakıyorum salaklaşmışsın.
One minute you're against this contest, the next you're all for it.
Bu saçma yarışmaya karşıydın ama bir anda pek meraklısı oldun.
the next time i see you 21
the next one 38
the next thing i knew 36
the next time 57
the next thing you know 70
the next thing i know 74
the next morning 240
the next day 403
the next 224
the next night 37
the next one 38
the next thing i knew 36
the next time 57
the next thing you know 70
the next thing i know 74
the next morning 240
the next day 403
the next 224
the next night 37
the next generation 20
the next thing 17
minutes 10070
minute 230
minutes ago 1231
minutes left 108
minutes later 237
minutes late 216
minutes a day 23
minutes of fame 17
the next thing 17
minutes 10070
minute 230
minutes ago 1231
minutes left 108
minutes later 237
minutes late 216
minutes a day 23
minutes of fame 17
minutes from now 35
minutes and 132
minutes after 24
minutes or less 26
minutes away 180
minutes earlier 24
minutes or so 48
minutes past 17
minutes early 39
minutes and counting 20
minutes and 132
minutes after 24
minutes or less 26
minutes away 180
minutes earlier 24
minutes or so 48
minutes past 17
minutes early 39
minutes and counting 20