English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ W ] / What've you got

What've you got translate Turkish

4,797 parallel translation
I've got what you wanted.
İstediğin bende.
You bring me what you've got, doesn't matter how much, and we're going to keep doing that until you pay me off.
Sen neyin varsa bana getir, ne kadar ettiği önemli değil. borcunu tamamen ödeyene kadar bunu yapmaya devam edeceğiz.
I've been written up twice, so I've got a bit of a credibility issue with the Chief, and, uh... this is really big, what I'm about to ask you.
Hakkımda iki kez soruşturma açıldığından amirin gözünde pek bir kredibilitem yok. Senden isteyeceğim şey oldukça büyük bir şey.
Crazy is what you've got, girl.
- Elindeki tek şey saçmalık, kızım.
Well, be careful what you wish for,'cause when Sue got a special day, she wasn't kidding.
Ne isteyeceğine dikkat etmeliydik çünkü Sue'nun özel günüydü ve şakası yoktu.
What've you got against me?
Bana karşı ne yapacaksın?
Look, I know what you're going to say, okay, but, JT, to have someone look at you and not feel like you've got this big secret that they have to protect, you know.
Bak, ne söyleyeceğini biliyorum. Tamam, ama... JT, birini sana bakmaya ve saklaması gereken koca bir sırrın yokmuş gibi hissetmeye zorlamak...
What would you do if you got jumped by three homeless people, and they held you down?
Ya üç evsiz birden üstüne atlarsa ve seni yerde tutarsa?
What've yöu got to say now?
Şimdi ne diyeceksin?
What I've got for you's in here.
İstediğin bunun içinde.
He'll make sure that you're all right and you got what you need.
iyi oldugunuza emin olacak ve siz de istediginizi alacaksiniz.
What do you mean, you've got no idea?
Hiç fikriniz yok ne demek?
You've probably got less than five seconds to tell me exactly what you want.
Tam olarak benden ne istediğini söylemen için 5 saniyeden az süren var.
Than what you've got.
Hiç rast gelmedin mi?
Yeah. What you've got there is a fat, naked man who wants to see your cock.
Sikini görmeye çalışan çıplak bir şişkoyla konuşuyorsun şu an.
If you hear what I've got to say and you're still in the mood for violence, then I'll leave you to your standoff.
Söyleyeceklerimi dinledikten sonra hala şiddet istiyorsanız sizi kararınızdan alıkoymayacağım.
You got into this squad on your guts, but it's patience and maturity what gets you to belong.
Bu birime içgüdülerin sayesinde girdin, ama burada kalmanı sağlayacak olan şeyler ise sabır ve olgunluktur.
The kids are outside doing God knows what, we got a million things to do and you're not helping!
Çocuklar dışarıda kim bilir ne yapıyor yapacak milyonlarca işimiz var ve sen kılını kıpırdatmıyorsun!
You got my wife through the flu and that woman is a real B-word when she's sick, you know what I mean?
Karımı hastalıktan kurtardın, ve benim hanım hastalandığı zaman Tam bir cadı gibidir. Demek istediğimi anladın değil mi?
Well, what we got here is a magic moment for you and your client.
Burada, elimizde sen ve müvekkilin için büyülü bir sopa olabilecek bir an var.
Hey, hey, hey, I don't know what you think you've got, but you think again.
Elinde ne olduğunu sanıyorsun bilmiyorum ama iyi düşün.
What's important is he's got a big-ass stack, and he's leveraging it against your stack and he's also in position, and that's what you want to be in any good negotiation. Remember that.
Burada önemli olan onun büyük birikime sahip olması senin birikimine karşılık borçlanarak yatırım yapıyor ve ayrıca bunun için uygun konumda, ve bu da senin iyi bir pazarlıkta olmak isteyeceğin yer.
What, is that all you've got?
Ne yani? Gücün bu kadar mıydı?
You went out and you got laid that night that I was crying in my room worried sick about all of this, about what could happen, about me being taken away from you and put in jail, you went out, and you got laid!
Ben odamda, bunlar için, olabilecekler için, seni benden ayırıp hapse atabilecekleri için odamda hüngür hüngür ağlarken sen gitmiş birileriyle yatıyordun. Dışarıdaydın ve birileriyle yatıyordun!
I can't tell you what I've gone through since you got arrested, knowing that you were in there, alone,
Sen orada tutuklanmışken başımdan geçenleri bilmiyorsun sen.
I can't prescribe medicine if I don't know what you've got.
Neyiniz olduğunu bilmeden ilaç yazamam.
I'm curious what you've got for me?
Asıl senin söyleyeceklerini duymak istiyorum.
I got an appointment that I've got to make, so what can we do to get you where you need to be?
Gitmem gereken bir toplantı var da, seni zevkten dört köşe yapmak için n'apabiliriz?
Look, I have no illusions about who I am, what I've done, but you've got to admit, my fate's a little uncertain at the moment.
Bak, kim olduğumu saklamıyorum, neler yaptığımı. Ama itiraf etmelisin ki, akıbetim şuan biraz karışık.
Go show them what you've got!
Bir an önce binin şuna!
You know what, we'd... we'd love to hear it, but we've got that, um... that...
Dinlemeyi çok isterdik ama bizim şeye gitmemiz lazım.
It depends on what you've got.
- Elinde ne olduğuna bağlı.
What've you got there- - vomit bagel...
Ne yiyorsun? Kusmuk simidi mi?
Listen to this, I got my hands on Jason's MRIs, his actual MRIs, and it wasn't what you and Vanessa were looking at.
Şimdi beni dinle, Jason'nın MRI'larını buldum, gerçek MRI'larını, ve orada senin ve Vanessa'nın görmediğiniz şey vardı.
What've you got looks like a cherry needs popping?
Açması gereken ve kiraza benzeyen neyin var?
What've you got?
- Ne buldun bakayım?
You so spiritual, come and show me what you got.
Madem o kadar ruhanisin, gel ve göster hünerini.
Joey busted his ass to keep that place running, and all he's got to show for it is a lifetime of soft-serve, you know what I'm saying?
Joey oranın işletmesini devam ettirmek için eşek gibi çalıştı ve bunun için tüm göstermesi gereken hayat boyu süren iyi muameleydi, ne demek istediğimi anlıyor musun?
I saw you guys, and I thought, what have they got that I haven't got?
Sizi gördüm ve düşündüm ; "Benim onlardan neyim eksik?"
And I know what you did to Cass after he got out of purgatory.
Ve Purgatory'den çıktıktan sonra Cass'a neler yaptıklarını.
What? - You've got your own agenda.
- Ne demek istiyorsun Jon?
We've got one now, though. What do you want?
Gözetleme ekibimiz vardı ama taktik ekip yoktu.
Okay, I'm ready to hear what you've got.
Pekâlâ, bulduklarınız için hazırım.
So I've got to ask... What did you turn up?
Peki ben sorayım, niye döndün?
What's it like when you hear that you've got it?
Bir anda böyle bir şoka uğramak nasıl bir şeydi?
You've got to give them what they want.
Onlara istediklerini vermek zorundasın.
That's what you've got to look forward to.
Yapman gereken budur.
Signal me once you load in what you've got at your dead drop site.
Paket bırakma yerine bulduklarını bıraktığında bana bir kez işaret gönder.
Who were Ben's high school girlfriends, and what base do you think he got to?
Ben'in lisedeki kız arkadaşları kimlerdi ve en çok kaçıncı seviyeye geçtiğini düşünüyorsun?
But I don't know what you've got to go on.
Ama nasıl deneyeceksiniz bilmiyorum.
You got run out of the Six-Four on a rail, and you've got a grudge the size of a Mack truck, that's what my gut tells me.
İç güdülerim bana, Altı-Dört'en kovulduğun için çok büyük kin güttüğünü söylüyor.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]