English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ W ] / What time was this

What time was this translate Turkish

423 parallel translation
What time was this?
- Saat kaçtı?
- What time was this?
- Bu ne zaman oldu?
What time was this?
Ne zaman oldu bu?
What time was this?
Saat kaçta oldu bu?
What time was this man killed?
Adam ne zaman öldürülmüş?
- What time was this explosion?
- Patlama ne zaman oldu?
What time was this?
Saat kaçtı?
What time was this?
- Neden?
- What time was this?
- Saat kaçtaydı bu?
And the way he answered this was to say, well, what must have happened to this grey rock is that it must have been deposited on the sea bed at one time and it must then have been twisted and brought up so that it's sitting vertically and it must then have been eroded off, so it must have been land.
Ve bu gri kayaya ne olmuş olabileceğini, şöyle açıkladı bu kaya bir zamanlar deniz yatağında birikmiş olmalıydı ve sonra bükülmüş ve yukarı çıkmıştı bu yüzden dikey duruyordu ve sonra da aşınmış ve toprağa dönüşmüştü.
What was he doing with dynamite at this time in the morning?
Sabahın bu saatinde dinamitle ne işi varmış?
I don't know what I was thinking about, bothering you at this time of the night.
Gecenin bu saatinde seni rahatsız ederken ne düşünüyordum bilmiyorum.
I nenets this report with what was preparing a long time.
Uzun zamandır Nenet'ler ile ilgili bu raporu hazırlıyordum.
When the smoke cleared and what was left of the division limped off they again told Huxley that he must find the elusive Japanese garrison who, this time, were hidden in 45 miles of island atolls.
Duman dağılıp, bölümün kalanı geri döndüğünde Huxley'e yine atik Japon garnizonunu bulması söylendi ki bu sefer adanın 70 kilometre içindeki bir gölde saklanıyorlardı.
And what was the duration of this "whole time", during which you watched from the dining room while he stayed in the drawing room?
Siz yemek odasında ve onunda salonda olduğu zaman aralığını açar mısınız?
Lord, You sure knowed what you was doing... when You put me in this very cell at this very time.
Tanrı'm, eminim beni onunla aynı zamanda aynı hücreye koyarken ne yaptığını biliyordun.
And during all this time, what was the power source?
Peki bu kadar süre boyunca güç kaynağı neydi?
And what was she blowing her top about this time?
Parlamasına neden olan neydi?
The refusal of time and of growing old... automatically limited encounters in this narrow... and contingent zone, where what was lacking was felt as irreparable.
Zamanın ve yaşlanmanın reddi, eksik olan şeyin çaresinin olmadığı hissedilen bu dar ve tesadüfi bölgede karşılaşmaları kendiliğinden kısıtlıyordu.
What if I said there was a real future in this, and that for the first time in my life, I feel that I have, sort of, found myself?
Farzet ki bunda gerçek bir gelecek olduğunu ve hayatımda ilk kez bir şekilde kendimi bulduğumu hissettiğimi söyledim?
Sergeant, I didn't find what I was looking for this time, either.
Çavuş, bu sefer de neye baktığımı bulamadım,
What was she doing in the gallery at this time of night?
Gecenin bu saatinde galeride ne yapıyordu?
This was during the 12th Century, before this present time He understood what a just war meant
Günümüzden çok önce, daha 12. yüzyılda adil savaşın ne olduğunu anlamış kendisi
What was it this time?
Bu sefer neymiş?
I don't know what he was doing here this time of night.
Gecenin bu saatinde burada ne işi olduğunu bilmiyorum.
E to see it, on this day strange, limpid and empty, the desert beaches, an immense barbed wire for all the side, at the time, I felt that it was a species of symbol of what the people felt,
Sonra orayı tuhaf, parlak, boş bir biçimde gördüm. Sahiller terkedilmişti, her yerde dikenli tel örgüler vardı. Sonra birden bu durumun, insanların savaşa girmek üzere hazır olduğunu gösteren bir tür işaret olduğunu hissettim.
It was in December of 1937, in Nanking, that the Japanese had committed, what it was until a time, one of the biggest atrocities of this century, when they had massacreed more than 200 a thousand Chinese the cold blood.
Japon ordusu, aralık 1937'de Nanking'de yüzyılın, o anına dek yapılan en büyük kıyımını gerçekleştirmiş 200.000'den fazla Çinliyi gözünü bile kırpmadan kılıçtan geçirmişti [4].
" "Yesterday I was seized by reckless gaiety." For the first time this year, I felt a zest for life. "Feeling curious about what the day will bring." "
"Dün ansızın içimi öylesine bir sevinç kapladı ve tüm bir yıl boyunca içimde ilk kez yaşama karşı o eski tutkuyu hissettim ve günün ne getireceğini bilmek istediğimi..."
The Winter it was each worse time e, in this height, almost at the same time, the German counterattack in the Ardenas appeared, what it opposed all our expectations.
Bundan kısa bir süre sonra hemen hemen aynı günlerde, Almanlar, Ardenlerde karşı saldırıya başladı. Bu, umduğumuz her şeyi allak bullak etti.
Furthermore, what was really lived... is without relation... to the irreversible official time of the society, and in direct opposition... to the pseudo-cyclical rhythm of the... consumable by-products of this time.
Bunun aksine, gerçekten yasanmis olanin olanin toplumun resmi geri çevrilebilir zamaniyla bir ilgisi yoktur ve o zamanin tüketilebilir yan ürünlerinin sahte devirli ritmini dogrudan karsidir.
About this time, Harry became aware of her, what she was doing.
Bu arada, Harry onun ne yaptığının farkına vardı.
What was the last time you heard about an eclipse around this place, ha?
Buralarda en son ne zaman tutulmadan söz edildiğini duydunuz?
Yes, the last time I Felt like this! Was long before I knew! What I'm Feeling now!
Evet, bunları en son hissedişim şu an seninleyken hissettiklerimi bilmemden çok önceydi.
Was this just a one-time thing, or what?
Sadece bir seferlik bir iş miydi?
'suddenly realised what it was had been going wrong all this time,'and she finally knew how the world could be made a good and happy place.
Rickmansworth'da bir kafede kendi başına oturan bir kız, birden bire neyin yanlış gittiğini fark etti ve dünyayı nasıl daha güzel ve mutlu bir yer yapabileceğini keşfetti.
- What was the bet this time?
- Bu seferki bahis neydi?
God knows what mashugana idea was going through his mind this time.
Tanrı bilir bu sefer kafasında neler var.
WHAT WAS IT THIS TIME- - A GARDEN PARTY?
Bu sefer neydi, bahöe partisi?
It always goes to twelve like this when the power goes off. - What time did you say it was?
Böyle elektrik gelince saat hep 12'yi gösteriyor.
Ada, this time I've found what I was looking for.
Bu kez aradigim seyi buldum.
I never told you this'cause it's not really a story... but one time I woke up in the middle of the night...'cause of this bright light in my face... like a flashlight. I couldn't think what it was.
Asla bu hikayeyi sana anlatmadım çünkü bu hikaye gerçek değil ama bir seferinde, gecenin yarısında uyandım çünkü, suratıma şu parlak ışık vuruyordu bir el feneri ışığı gibiydi.
WHAT WAS IT THIS TIME, "DARE TO BE A MILLIONAIRE"?
Bu sefer ki neydi, "Milyoner olmak, cesarettir" mi?
he was pretty mad at me last time I saw him we haven't talked since hello hello who is this phone calls in the middle of the night plane tickets showing up, what's going on?
Bir daha asla bir erkekle yakınlaşamayacağım. Evet, ne demek istediğini anlıyorum. Ne zaman numarayı çevirsem telefonun kapandığını duyuyorum.
Did you happen to notice what time this was, Mrs. Oglander?
Bunun saat kaçta olduğuna dikkat ettiniz mi, Bayan Oglander?
[Mattingly] Throughout the flight, the times when one could sit back... and really appreciate what an amazing adventure this was... was only during those little periods of time... when you had a chance to stop and do the things you weren't programmed to do.
Uçuş boyunca,... arkanıza yaslanıp oturabildiğiniz ve bu maceranın mükemmelliğinin değerini bildiğiniz sadece o küçük zaman aralıklarında öylece durup, programlandığınız şeyleri yapmak zorunda olmuyordunuz.
In this particular case, a vast amount of time, effort and money was spent trying to determine what happened on those two nights so close to Christmas,
Özellikle bu davada, çok fazla zaman ve para harcandı.
One time, he arranged this thing that he took this chick home... an ugly bitch, he did with her what he did, then he woke up his dad : "Hey dad, get over here, there's a fine lady let's not wake up mom." Their mom was religious and everything, so...
Bir gün, bu işi ayarladı, bir kızı eve getirdi. Çirkin bir fahişeydi, onunla ne yaptıysa yaptı, sonra... babasını uyandırıp : "Hey baba gel aşağıda güzel bir kız var.. ama annemi uyandırmayalım" dedi.
Also he saw me in the exhibition of flowers, he did not want them to me what was discovered what was walking speculating in the Stock Exchange, but this time with the money of his aunt.
Çiçek sergisinde siz de beni gördünüz. Bir zamanlar hisse senetlerinizle borsaya girdiğinizin öğrenilmesini istemediniz. Bu sefer de teyzenizin parasıyla aynısını yapıyordunuz.
In the only time that we passed by each other, it guaranteed me with all the certainty what in this afternoon would not rain since it was going to a party in the open air.
Onunla tanıştıktan çok kısa bir süre sonra bana, kendisi bir bahçe partisine gideceği için o öğlen yağmur yağmayacağının garantisini vermişti.
Now, I was going to call for a volunteer for this ( laughter ) experiment ah, we have a volunteer but I think, unfortunately, there isn't any time, so I'll just have to tell you what happened. ( laughter )
Şimdi bu deney için bir gönüllü çağıracağım. Ah, bir gönüllümüz var ama, maalesef hiç zaman yok o yüzden size sadece ne olduğunu anlatacağım.
All right, well, there's this blind guy at a party I was at and he felt my face for a really long time to see what I looked like.
Tamam, geçen bir partide tanıştığım kör adam ve uzun bir süre yüzüme dokunmuştu neye benzediğimi anlamak için.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]