English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ M ] / My little one

My little one translate Turkish

962 parallel translation
- Isn't that so, my little one?
- Öyle mi, küçüğüm? Öyle değil mi?
Huw, my little one.
Umarım sen büyüdüğün zaman dilleri daha az can yakar. Huw, yavrum...
What have you done to my little one?
Küçüğüme ne yaptın sen böyle?
Come now, my little one.
Gel şimdi, küçüğüm.
Let's go, my little one.
Haydi gidelim.
Dream, my little one, dream
Dream, my little one, dream
Hush, my little one
Sus küçüğüm benim, sus.
Hush, my little one
Sus küçüğüm, sus.
Rest, my little one
Dinlen sevgili yavrum, dinlen.
Come on, my little one, my little Boris...
Haydi, küçüğüm, küçük Boris'im.
We'll send you a wireless from the ship. Oh, do take care of my little one.
- Gemiden telgraf çekeceğiz.
Renata, my little one, be calm.
Renata, küçüğüm, sakin olsana.
My little one!
Küçüğüm benim!
My little one!
Küçüğüm!
Here you are, my little one.
İşte buradasın küçüğüm.
What's your name, my little one?
Adın nedir, küçüğüm?
Try to sleep, my little one.
Uyumaya çalış küçüğüm.
My little one, what's wrong?
Birtanem, sorun nedir?
And one of my little patients is dying.
Küçük hastalarımdan biri ölüyor.
Nuttall, my lad, there's just one other little thing.
Nuttall, delikanlı, küçük bir şey daha var.
But, my goodness, Mr Jesse, that sure is one cute little old baby.
Ama, Tanrım, çok şirin küçücük bir bebek.
One night when I was just a little kid, him and my ol lady had a terrible fight.
Daha küçücük bir çocuktum. Bir gece fena halde kapıştılar.
One night a long time ago, my travels took me to a quaint little village.
Uzun zaman önce, bir gece ilginç ve küçük bir köye düştü yolum.
Little did I think that Charlotte would one day take my place as mistress of this house!
Günün birinde Charlotte'un... bu evin hanımı olabileceğini hiç düşünmemiştim!
On one side, I put a picture of my wife and on the other side, my little baby.
Bir tarafına eşimin fotoğrafını koydum. Diğer tarafına da küçük bebeğimin fotoğrafını.
And now, my little braggart... you can be a thief and a hero all in one.
Evet küçük palavracı... aynı anda hem hırsız hem kahraman olabilirsin.
Now, a glass of buttermilk for you... with all your knowledge. There is good, my little one.
Aferin sana küçüğüm.
Never fear, my little one.
Hiç korkma küçüğüm.
How I used to long for a home of my own... in one of those quiet houses in the little London squares... with the woman I should one day come to love.
Londra'nın küçük meydanlarındaki... sessiz evlerden birinde, bir gün seveceğim kadınla beraber... oturacağım bir evin hayalini kurardım.
I remember I danced with a tall, dark boy... with curly hair... and a little short one with freckles... and a big fat blond one who sang in my ear.
Uzun boylu, kıvırcık saçlı ve esmer biriyle dans ettiğimi sonra çilli ve kısa boylu biriyle ve kulağıma şarkı söyleyen iri yarı ve sarışın biriyle dans ettiğimi hatırlıyorum.
My father said that if we only had one little part of what you'll have...
Servetinin küçük bir kısmı bizde olsa...
If my wife has a big headache tomorrow, you can have a little one tonight.
Nasıl ben karımın sabah uyandığında... şiddetli bir baş ağrısının olmasına razıysam. Sen de hafif bir baş ağrısına razı ol artık.
My little sister is still young, you've been the only one around to take care of her.
Kız kardeşim hala çok genç ve senden başka ona göz kulak olabilecek birisi yok.
I was just thinking about a little boy in one of my classes.
Ben sadece sınıfımdaki küçük bir çocuğu düşünüyordum.
But I'm putting a little aside now every month... and someday, a very distant one, when I've retired from my job...
Ama artık her ay kenara biraz para atıyorum. Bir gün, epey bir zaman sonra emekli olduğum zaman...
One little incident of my school days occurs to me as amusing in relation to my present situation.
Okul günlerimden kalma bir olayı, bugünkü durumum açısından oldukça eğlenceli bulmaktayım.
Out of my way, little one!
Çekil yolumdan küçük!
With my husband almost well again, I had it in mind to take a little walk sort of get one's bearings.
Hazır kocam iyileşmişken, kafamı dağıtmak için bir yürüyüşe çıkacağım.
Here I am, incapable of managing my own little affairs and one day I must lead millions.
Burada, kendi ufak tefek gönül ilişkilerimi idare etmekten acizdim ve bir gün milyonları yöneteceğim.
I was out of work for a year, one whole year... through no fault of my own because of a stupid little man who...
Koca bir yıl işsizdim. Ama bunu sorumlusu ben değilim çünkü aptal bir adamın teki...
When you get too pally with that shamus friend of yours, remember, one of these days, I'm liable to ask for my little gift back.
Senin şu aynasızla arkadaş olursan eğer, hediyemi geri isterim.
The one who meant to keep it, and my little amigo who just took her for a ride.
Cesedi muhafaza etmek isteyen, ve arabayı gezmek için alan benim küçük dostum.
I spent the first 12 years of my life going from one dirty little frontier town to another.
Yaşamımın ilk 12 yılını bir kirli sınır kasabasından diğerine giderek geçirdim.
I used to say to myself "Yes, sirree, boy, one of these days, all of that is for my little Ally."
Kendi kendime, "Bir gün Ally de bunlara sahip olacak." derdim.
One day... comma... weary I lay... in my den... with sleep-filled eyes... When little Margot found me by surprise!
Bir gün virgül..., yorulmuş yuvamda uyuyordum ki birden karşıma Küçük Margo çıktı! "
I got a little too close to one of my sharks.
Köpek balığıma çok yaklaştım.
It's one of my little idiosyncrasies.
Bu da benim alışkanlıklarımdan biri.
The customer knew all about that one he kept taking cute little sips out of my glass just to make sure I was getting myself putrefied.
Müşteriler ne istediğini bilir. Kafam kıyak olsun diye.. .. içkime bir çimdik tuz atarlar.
Well, you see... if my little pigeon wants a glass of milk... she shall have one... even if I have to force them to open the kitchen.
Görüyorsun. Eğer küçük güvercinim bir bardak süt istiyorsa, onu içecek. Mutfağı açmaları için, zorlamak zorunda kalsam bile.
All that has happened is that my hat has caught... in one of your naughty little hairpins.
Sadece şapkam, senin o yaramaz saç tokalarından birine takıldı.
My dear man, crowned heads are free to play a little game of courtesy, but nations owe one another none.
Sevgili adamım... Taçlı başlar küçük saygı oyunları oynamak için özgürdür, ama ulusların başka uluslara hiçbir borcu yoktur.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]