English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ G ] / Give it a second

Give it a second translate Turkish

304 parallel translation
Don't give it a second thought.
Lafını bile etme!
I will, old boy. Don't give it a second thought.
Ararım dostum, sakın ikinci kez düşünme.
I can show you the house, ask you to tea, and never give it a second thought.
Size evi gösterebilirim, size çay ikram ettim, ve onu tamamen unuttum.
- Dont give it a second thought.
- Hiç dert etme.
Look, it... Please, don't give it a second thought.
Lütfen aklına kötü şeyler gelmesin.
I didn't give it a second's thought.
Bunu ikinci kere düşünmedim.
Give it a second.
Biraz bekle.
If your real parents don't care enough to raise you... why give it a second thought?
Eğer gerçek ailelerin seni büyütmek için yeteri kadar önem vermediyse... neden ikinci kere düşünesin?
But I could go home and... pitch a few baseballs to my kid and never give it a second thought.
Ama evime gidip oğlumla beyzbol oynayabilir ve bunları bir daha hiç aklıma getirmeyebilirdim.
I was a sheriff then and I'd seen my share of murders... bloody ones... but I could go home and... pitch a few baseballs to my kid and never give it a second thought.
Kanlı cinayetlerdi. Ama evime gidip oğlumla beyzbol oynayabilir ve bunları bir daha hiç aklıma getirmeyebilirdim.
- Give it a second.
- Biraz bekle.
Oh, don't give it a second thought.
Dert etmene gerek yok.
I just want to give it a second.
Biraz zaman geçsin.
To be honest, I didn't really give it a second thought.
Dürüst olmam gerekirse ikinci kez düşünmemiştim.
-'No one there, sir.'- ( Jerry )'Give it a second.'
- Kimse yok efendim. - Biraz daHa çalsın.
- No! Just give it a second.
- Bana bir saniye ver.
Sash, what if you give it a second thought?
Sash, bir kez daha düşünsen?
Don't give it a second thought.
Bir daha düşünme bile.
- No. - Okay, Quick Draw. Give it a second here.
- Çabuk cevap verdin, biraz düşün.
I've wanted to give it a second chance since I realized how much you...
Bir şans daha vermeyi çok istiyordum. Senin tavuk tandırı ne kadar sevdiğini...
Just give it to me for a second.
Bir dakikalığına ver.
Give me a second and I'll take care of it.
Bir saniye izin ver de onunla ilgilenebileyim.
If you really hate it, I'll give you a second ride free. Go on.
Eğer gerçekten beğenmezsen, sana bir bedava tur daha benden.
It's a funny thing, too, because Carla wouldn't give me a second look before that.
Aslında tuhal bir durumdu çünkü Carla o geceden önce benimle hiç ilgilenmemişti.
You should give them a second chance,... to make it up.
Onlara durumu düzeltmeleri için... ikinci bir şans vermelisiniz.
Listen, I know I probably don't deserve it, but if you would give me a second chance, I'd really like to earn my grade.
Dinleyin, bunu haketmediğimi biliyorum, ama.. Eğer ikinci bir şans verirseniz, bunu iyi not almak için kullanacağımdan emin olabilirsiniz.
I got it, just give me a second.
Anladım, bana sadece bir saniye verin.
Very good, and what this boy's been able to do is tap into that main link between Tokyo and New York, and when we really need it, he's been able to give us a 7-second delay
Çok güzel, ve bu çocuk bizim için Tokyo ile New York arasındaki ana bağlantıya giriyor, ve gerçekten ihtiyacımız olduğunda, bize bu bilginin aktarımında yedi saniyelik bir gecikme sağlayabiliyor.
Well, why don't I give you a second to think about it, hm?
Sana düsünmen için bir saniye vereyim.
That I would give it back in a second if it meant I could have one more day with him.
Onunla bir gün daha greçirmek için hiç düşünmez verirdim.
Give us a break. It'll take a second. Just look right at the camera, and say, "Howard comes to Washington."
Hemen kameraya bak ve "Howard Washington'a geliyor" de.
You got a fraction of a second to give that disc back to it's rightful owner or I'm going to break your little...
Bu küçük parçayı sahibine geri vermen için seni uyarıyorum. Yoksa senin küçük...
You do anything to give it a bad name from here on out, you don't get a second chance.
Şu andan itibaren buranın ismini kötüleştirecek bir şey yaparsan ikinci bir şansın olmaz.
It's time to give them a second chance.
Onlara ikinci bir şans verme zamanı.
Kid, if I could trade places with ya...,... give you a second chance, I'd do it in a heartbeat.
Evlat, seninle yer değiştirebilseydim, bir kalp atımında sana ikinci bir şans verirdim.
- It's okay.Just give me a second.
- Tamam. Bana bir dakika ver.
This isn't one of those games when you give me a thirty second head start and then hunt me down, is it?
Bu, otuz saniyelik avantaj verip... beni avladığın oyunlardan biri mi?
LET'S SAY IT DOES GO AWAY, STILL, WHAT THE HELL AM I GONNA DO? GIVE ME A SECOND, OKAY?
Pekala, kesildi diyelim, ne halt edeceğim?
It was so nice of your agency to give us a second chance.
Ajansınızın bize ikinci bir şans vermesi çok hoş.
Dave. It's so clear. Now you promise me you'll give this a second chance.
Her şey çok açık bana bunu deneyeceğine... söz vereceksin tamam mı?
And it's a sign of character to give a person a second chance, right?
Ve birisine 2. bir şans vermek karakterin simgesidir, değil mi?
Never give her the opportunity to give you a thirty-minute lecture on how, if you'd brought the second bathing suit like she told you to, it wouldn't have mattered that the first one's strap broke in a freak poolslide incident
Hiçbir şeyi şansa bırakmayacaksın. Yoksa sana yarım saat nutuk çeker. Onun dediği gibi 2. bir mayo getirirsen, mayon hiç kimsenin aklına gelmeyecek bir havuz kazasında kopsa da sorun olmaz.
Well, I put a resolution on the cactus and it said : "Give second chances."
Bir karar verip ona kaktüsün üzerine sapladım ve o bana "İkinci bir şans" vermemi söyledi.
If a person's deceived me, I find it hard to give him a second chance.
Eğer biri beni kandırdıysa, ona ikinci bir şans tanımam zor.
It would only take a second, but I mean, y'know, what did we do for you except give you a free condo for the weekend?
.. istiyoruz. Şişman arkadaşımız Şehir Restoranı yemeklerini yiyerek 20 kilo verecek. Hangisiv?
The atmosphere in the tank was foul. With tense faces, the crew watched the imperturbable second-driver, as he cooly and methodically put the "auto-vac" right, ignoring all the proffered advice to give it a good hard knock.
Tankın içindeki atmosfer berbattı ve gergin yüzlü mürettebat sıkı bir tekme atılması önerisine aldırmayarak sakin bir şekilde "auto-vac" ı tamir etmeye çalışan ikinci şoförü izliyordu.
I'm gonna give you a second chance to take this. I want you to consider it.
Bunu alman için ikinci bir şans tanıyacağım.
They'll get it, lads, just give them a second.
Onları harekete geçireceğim, sadece bir saniye tanıyın.
THAT IS SO UNLIKE CHERYL TO GIVE ME A SECOND CHANCE. IT'S ALMOST AS THOUGH SHE KNOWS YOU GOT
tabi... o zaman..
You give me a second, I'll figure it out.
Değil misin? Bana bir saniye ver.
Don't give him the ring until the last second because I have seen many a ring swallowed, and well, it takes a couple days to get it back.
Üç yaşında. Son ana kadar ona yüzüğü vermeyin. Çünkü pek çok yüzüğün yutulduğunu gördüm.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]