Give it to them translate Turkish
1,029 parallel translation
And you're going to give it to them?
Ve sen onlara bu örneği göstereceksin?
Give it to them.
Göster onlara.
Give it to them.
Haydi.
You going to give it to them?
Bunu onlara verecek misin?
My man, you give it to them good.
Adamım, onlara hak ettiklerini ver.
Then I can't give it to them, can I?
O halde veremem, değil mi?
I'm going to give it to them.
Bunu onlara vereceğim.
Let's give it to them.
Bunu onlara verelim.
Give it to them!
Göster onlara!
Yeah, give it to them, Hank.
Evet, göster onlara Hank.
Yeah, come on, Hank, give it to them.
Evet, hadi Hank, göster onlara.
Give it to them.
Onlara ver.
Give it to them. Sparrow.
Ver onlara, Sparrow.
Give it to them
O zaman...
When I want it to stick, I give it to them loud and dirty.
Bir şey isteyince argo konuşurum ve kimse unutmaz.
If the Germans want that submersible so badly, why don't we give it to them? Not necessarily.
Belki de değil.
It's a form : in case of roundup, they release you sooner if you give it to them already filled up.
Bir biçim : Toparlanma durumunda, seni daha erkene tahliye ederler, tabi sen onlara halihazırda dolu olarak verirsen.
Austria won't give it to them and so this happens.
Avusturya onlara bunu vermeyince de bunlar oluyor.
Shall I give it to them now?
Bunu onlara şimdi verebilir miyim?
Their only fault was that they wanted a little love, and you weren't able to give it to them, were you?
Tek kusurları birazcık sevgi istemeleriydi ve sen bunu onlara veremezdin değil mi?
Give them a chance to forget about it.
Unutmaları için onlara bir şans tanı.
It's better to give them real reasons to hate you.
Senden nefret etmeleri için gerçek sebepler vermen daha iyi.
Now it is necessary to give them a punishment that I believe unfair because it has been provoked from your bad mood and from your incapability.
Kendi huysuzluğunun ve beceriksizliğin yüzünden şimdi onlara haksız yere ceza vermemiz gerekecek.
BUT IT'S BEYOND MY POWER TO GIVE THEM TO YOU.
İyice bak ve yarın için ne gerektiğini söyle. Görebilirsin.
Them guns don't give it no mission look to me.
O silahlarla da pek rahibe benzemiyorlar.
The ladyfolk of this town would not have the vote if it hadn't been for you fighting to give them all that suffrage.
Eğer siz onların oy hakkı için uğraşmasaydınız bu şehrin kadınları oy kullanamayacaktı.
I'm entitled to show them what I can do with it, but they won't even give me that.
Yeteneğimi onlara göstermek hakkım, ama bana bir şans bile tanımıyorlar. Bu adil değil.
I'll tell them : if you need my life, I'm ready to give it to the people.
Hayatım gerekiyorsa, halkıma vermeye hazır olduğumu söyleyeceğim.
She'd have to give them, all right... because he'd deny it, and we'd have to prove his guilt.
Ve o soruları yanıtlamak zorunda kalacak... çünkü o her şeyi inkâr edecek ve suçlu olduğunu kanıtlamamız gerekecek.
If it weren't for Mr. Christian, I'd give them more reason to look for me.
Eğer Mr. Christian olmasaydı, onlara beni aramaları için daha fazla sebep verirdim.
For them, it was enough to partake of creation and to give thanks unto their God.
Yaradılışta yer almak ve Tanrılarına şükretmek onlar için yeterliydi.
It is for you to give them food.
Siz onlara yiyecek verin.
It's as if some ethereal wave skimming over surfaces soaked up their visible emanations to shape them and give them form and then spread them like a perfume, like an echo of themselves, like some imperceptible dust, over every surrounding surface.
Sanki ; bedenleri okşayan bir rüzgar, onların ruh sızıntılarını emiyor ve bu emdiği sızıntılara şekil vererek insanların bir aksi gibi... onların fark edemedikleri hayali bulut gibi üflüyor dışarı.
- Forget it, I can't give them to you.
- Unut gitsin, sana vermem.
Give it back to them.
Onlara geri ver.
And unless you give them food, or the rifles to hunt their own... they're going to come in here and take it.
Ve eğer onlara yiyecek veya avlanmaları için tüfek vermezseniz onlar buraya gelip onları alacaklardır.
I can keep them busy for a while, but it might be a good idea... to bring them here and give them a drink and sandwich to sweeten them up.
Sanırım ben onları biraz meşgul edebilirim fakat ortamı yumuşatmak için onları buraya getirip, biraz içki ve yemek ikram etmenin iyi bir fikir oluğunu düşünüyorum.
At least it'll give them something to talk about at dinner.
Hiç olmazsa akşam yemekleri için bir sohbet konuları oldu.
Give them a chance to prove it, then if they fail, your conscience is clear.
Bir şans verin. ´ Başaramazlarsa vicdanınız rahat olur. ´
Maybe there comes a time in every marriage... when the guy considers it, but not all of them give in to it.
Belki her evlilikte, kocanın niyetlendiği anlar vardır ama hepsi yapmaz.
Once I complained that some men have a drink waiting for them when they get home. Boy, did she give it to me.
Bir keresinde, diğer erkekler evlerine gittiklerinde içkileri hazır oluyormuş diye yakındım.
When we opened it to give them food, they simply weren't there, and there was no way out.
Onlara yemek götürdüklerinde, hücrede yoktular.
It doesn't give them time to make funeral arrangements.
Bu süre içinde cenaze hazırlıkları yapılamaz.
- Give it to me. - At least let me give them a taste of what they gave me. Please.
Bırak onların bana yaşattığını yaşatayım.
And after they're finished in Sickbay, see to it that they're escorted back to their proper quarters. - And give them whatever care they need.
Revirde işleri bitince kamaralarına götür ve ihtiyaçları olan bakımı almalarını sağla.
Give it to them?
Madem Almanlar o denizaltını çok istiyorlar, neden onlara vermiyoruz?
They want their Duma give it back to them!
Duma'larını istiyorlarsa onu onlara geri ver!
We sit there and try to give them a chance to have a fair say but they don't appreciate it
Burada oturup onlara son bir söz söylemeleri için şans vermeyi deniyoruz Ama bunu takdir edemiyorlar
But we won't give them this opportunity because it is our job to kill you.
Senin için iki yol var.
And a lot of people give lip service to freedom... but when they see it right in front of them... they suddenly become authoritarian and afraid of freedom.
Pek çok insan özgürlük denince atıp tutar ama onu hemen önlerinde gördüklerinde hemen otoriter kesilip özgürlükten korkarlar.
It is only fair to give them mone y here as well even if they are Indians.
Ancak, onlara da maaş verirsek adil davranmış oluruz... Kızılderili olsalar bile.
give it a go 47
give it a rest 256
give it up 548
give it a try 140
give it to me 2083
give it here 315
give it a shot 99
give it time 124
give it 437
give it back 737
give it a rest 256
give it up 548
give it a try 140
give it to me 2083
give it here 315
give it a shot 99
give it time 124
give it 437
give it back 737
give it your best shot 38
give it to her 65
give it to me now 42
give it a chance 31
give it to him 192
give it to me straight 42
give it a whirl 16
give it a break 17
give it some time 30
give it back to me 74
give it to her 65
give it to me now 42
give it a chance 31
give it to him 192
give it to me straight 42
give it a whirl 16
give it a break 17
give it some time 30
give it back to me 74
give it a second 28
give it to us 27
give it some gas 17
give it a minute 32
to them 177
give me strength 86
give me a hug 258
give me a kiss 294
give me some sugar 34
give me a sign 41
give it to us 27
give it some gas 17
give it a minute 32
to them 177
give me strength 86
give me a hug 258
give me a kiss 294
give me some sugar 34
give me a sign 41
give up 237
give me your hand 884
give me 926
give me that 1626
give me a break 856
give me the money 165
give me a fucking break 45
give me a second 352
give me your phone 245
give me a minute 453
give me your hand 884
give me 926
give me that 1626
give me a break 856
give me the money 165
give me a fucking break 45
give me a second 352
give me your phone 245
give me a minute 453